Ümit Yazıcıoğlu

Ümit Yazıcıoğlu

Diyarbakır’ın Susmayan Adamı

Diyarbakır’ın Susmayan Adamı

Adalet Bakanını göreve çağırıyorum

Merhum Yaşar Parlak, bundan tam sekiz yıl önce 18 Ağustos 2004 yılında Selahaddin-i Eyyub-i camii avlusunda uğradığı bir suikast sonucu faili meçhul bir cinayete kurban gitti.Birçok başarılı habere imzasını atan Parlak'ın çocukları aradan 8 yıl geçmesine rağmen halen babalarının katillerini arıyor.

Yaşar Parlak 33 yıllık gazeteci yaşamıyla Hizbullah ve Jitem tarafından pek çok tehditlere maruz kalmış ama yılmadan ve korkmadan mesleğini layıkıyla yerine getirmiş bir gazeteci… Ölümüm kol gezdiği Diyarbakır’da kontrgerillaya meydan okuyarak hem çalıştığı gazete ve kanallara hem de farklı bir isimle el altından Özgür Gündem ve Kürt kanallarına haber üstüne haber yollayarak birgün öldürüleceğini bile bile bütün gözleri üstüne çekiyor ve birilerini rahatsız ediyordu. Diyarbakır Silvan’daki gazete bürosuna gelen üst düzey bir Hizbullah yöneticisinin “ölmekten korkma Yaşar Parlak. Sen ölürsen 6 Yaşar Parlak kalır geriye (Parlak’ın 6 çocuğu vardı)” tehdidi onun ne amaçla ve kimin tarafından öldürüldüğüne dair ışık tutacak nitelikte.

Başbakan Erdoğan diyorki ‘'bizim dönemimizde faili meçhul yok'’.  Eğer öyleyse o zaman bizde bu sütunlardan Başbakan haklı olrak soruyoruz merhum Yaşar Parlak ın katili niçin bulunmuyor?  Hükümet olarak bu cinayetin aydınlanması için ne yaptınız?  Adalet bakanlığı ve İçişleri bakanlığı bu cinayetin aydınlanması için neler yaptılar, bunuları lütfen komoyuyla paylaşın. Veya yetkili mercileri görevelendirerek bu cinayetin aydınlanmasını sağlayın.  Zira zatı alinizinde bildiği gibiHizbullah denildiğinde akıllara gelen faili meçhul cinayetler, domuz bağlarıyla öldürülen kurbanlar ve mezarevleridir.

yasarparlak1.jpg

Bu bağlamda  CNN Türkde yayınlanan Dünden bugüne Hizbullah Dosyasıadlı Göksel Göksu´nun hazırladığı dosyadan bir dipnot vermeyide zaruri buluyorum. "Hüseyin Yilmaz Hizbullah'ın kendisine biçtiği misyon toplumdaki yozlaşmanın önüne geçmek ve toplumu ıslah etmek mi" sorusuna "Misyonu vardı tabi" cevabını veriyor ve devam ediyor:  "Hizbullah ne yaptı? Fuhuş yapanlara yöneldi. Sokak aralarında fuhuş yapan kadınları tehdit etti, devam edenleri kendi deyimiyle bir şekilde cezalandırdı, bıçakladı. Hırsızlık çetelerinin ele başılarını da. Sebebi de şu. Camilere gelen çocukları cami önlerinden alıp çetelerine dahil etmek için zorluyor ve camiye gitmelerini engellemeye çalışıyor. Böyle yaptığı için bu şebekeler uyarılmış, -yine ifadelerde geçiyor- buna rağmen bu işi devam ettiren şebekelerin ele başılarını bu dönemde Hizbullah, birkaç saldırı da onlara oldu. Böyle bir dönemi oldu Hizbullah'ın‘‘ acıklamasını yapıyor. Dolayısıyla bu açıklama bağlamında  Yaşar Parlak cinayeti delill ve ipuçları değerlendirildiğinde cinayeti Hizbullah‘nn işlediği ortada.

Bu vesileyle soruşturma makamları vasıtasıyla Cinayetin aydınlığa kavuşturulması başta Silvan ve Diyarbakır da görev yapan Savcılar ve bunun yanında  Adalet ve İçişleri bakanlarını olayın aydınlığa kavuşturulması için göreve çağırıyorum.

Hepimizin bildiği gibi Hizbullah bizzat derin devlet tarafından kuruldu,şiddetin kapısı tam olarak onlara o dönemaçıldı, güçlendirildi, desteklendi ve Kürt Toplumsal Hareketine karşı saldırıda çok aktif olarak kullanıldı. Kürt illerindeki askeri karargâhlarda eğitildiler ve JİTEM ile birlikte 17 bin faili meçhul cinayete imza attılar. 

Bu sütunlarda daima bu tip cinayetleri kınadık ve nereden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, cinayetin bir insanlık suçu olduğunu her zaman açıklıkla belirttik. Zira hiçbir değer, bir insanın hayatından, yaşama hakkından daha önemli değildir. Bu bakımdan Yaşar Parlak'ın karanlık bir saldırı sonucu öldürülmesini kınıyor, cinayetin faillerinin biran önce yakalanmasını temenni ederek, Şehit Yaşar Parlak'a rahmet diliyoruz.

Andıç’ın Üvey Gazetecisi

Bu Yaşar Parlak'a yapılan cinayetten önce Nazlı Ilıcak"ın 2000 yılı Ekim ayının ortalarında ele geçirdiği "Andıç" belgesi gündeme bir ara bomba gibi düşmüştü. O dönem Fazilet Partisi milletvekili sıfatıyla, hemen TBMM'de bir basın toplantısı yapan Nazlı Ilıcak, Şemdin Sakık'ın sözde itiraflarına dayandırılan Andıç'ı açıklamıştı. O tarihte, henüz, Andıç ne anlama geliyor, bende bilmiyordum. Daha sonra, Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde "Bilgi notu" manasında kullanıldığını öğrendim.

"Güçlü Eylem Planı" adını taşıyan Andıç"taki bazı ifadeleri şimdi tekrar Nazlı Ilıcak"tan dinleyelim.

“İç kamuoyuna yönelik faaliyetler: Elde edilecek bilgilerden istifade edilerek, örgütle bağlantılı siyasiler, gazeteciler, işadamları, parti ve derneklerin deşifre edilmesi suretiyle, vatan hainliklerinin sergilenmesi…

Şemdin Sakık'ın, örgütün yapı ve işleyişi, eylemleri hakkında belge ve delillere sahip olduğunu kamuoyuna yansıtmak suretiyle, iddiaların inandırıcılığını ve güvenirliliğini sağlamak…

İnsan Hakları Derneği'nin PKK güdümünde olduğunu ortaya koyarak kapatılmasını temin etmek…

Refah Partisi'nin PKK ile işbirliğini sergileyerek ve Fazilet Partisi'nin, müteakip seçim döneminde PKK ile işbirliği yapacağını ileri sürerek, Fazilet Partisi'ni yıpratmak…

Adı geçen milletvekillerinin (Selim Ensarioğlu (DYP), Fethullah Erbaş (FP), Segbatullah Seydaoğlu (Anap), Abdülmelik Fırat (DYP), Leylâ Zana (DEP), Muhittin Mutlu) PKK ile ilişkilerini ortaya koyarak, siyasî platformda yıpranmalarını sağlamak…

Adı geçen gazetecilerin (Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Yalçın Küçük, Yaşar Parlak, Mahir Kaynak, Mahir Sayın ve ilave edilmesinde fayda görülen Yavuz Gökmen, Altan kardeşler gibi gazetecilerin) kamuoyunda saygınlığının azaltılması ve itibarının düşürülmesi için terör örgütüne sağladıkları destek ile ilgili aleyhlerine kamuoyu oluşturmak. Örgütün para ile kendine müzahir gazetecilere her şeyi yaptırttığını, gazete sahiplerine, seçilen köşe yazarlarına ve televizyonlara duyurmak.""

Malum metotlarla, kişileri karalamak için psikolojik harekâtı anlatan bir Andıç metni o dönem hazırlanmış ve gereği yapılarak sözde Şemdin Sakık'ın itirafları olan bir metin iki büyük gazetede yayınlatılmıştı.  Daha sonra, Mehmet Ali Birand Sabah'taki işini kaybetti. Cengiz Çandar ise, bir süre için izinli sayılmıştı.  Yaşar Parlak ise 18 Ağustos 2004 yılında Silvan Selahaddin-i Eyyub-i Camii avlusunda uğradığı suikast sonucu faili meçhul bir cinayete kurban gitti.

yasarparlak2.jpg

“Faili meçhuller, devlet politikasıydı”

Bu suikastın failleri halen bulunamamıştır. “Faili meçhuller, devlet politikasıydı” şeklinde açıklama yapan emekli Koramiral Atilla Kıyat"a da bu konuda bildiklerini kamuoyuyla paylaşmasının, doğru olacağını hatırlatıyoruz.

Rahmetli Yaşar Parlak hakkında yaptığım araştırmalara göre; “Rahmetli Yaşar Parlak 1992'de Şemdin Sakık ile bir röportaj yapmış. Takriben bu röportajdan yaklaşık bir yıl sonra Yaşar Parlak ikinci bir röportaj yapmak için kendisinin dağa çağrıldığını belirtiliyor. Bunun üzerine Yaşar Parlak o dönem ATV kameramanı olan (şuan Star Gazetesi yazarı ve kanal 24 haber spikeri) Gürkan Zengin´i kameraman olarak yanına alarak PKK'nin dağ kamplarına gidiyor.”

Rahmetli Yaşar Parlak hem askerden nasibini almıştı hemde Hizbullah terör örgütünden. 1990 ve 2004 yılları arasında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde resmi kayıtlara göre 850 dolayında, gayri resmi kayıtlara göre bin 500"ün üzerinde faili meçhul cinayet işlenmişti. Yaşar Parlak ilçe"de yaşanan bu cinayetler üzerine "Şehitler Şehri Silvan" adlı bir kitap yayınladı.

Bahsini ettiğim bu kitap yayınlanmadan önce merhum Yaşar Parlak dönemin cumhuriyet başsavcısı ile üç saate yakın kitabın içeriği ile ilgili tartışıyor. Savcının bu kitabın yayınlanmasının doğru olmadığını belirtmesine rağmen, sansüre hayır diyerek, kitabı yayınlatıyor. Kitap yayınlandıktan bir hafta sonra ilçe kaymakamı tarafından kitabın satışı yasaklanıyor. Bu yasak üzerine rahmetli kitabını çeşitli yollardan piyasaya sürüyor. Kitabını yayınladıktan 2 ay sonra, Diiyarbakır’ın Silvan ilçesinde banklarda otururken arkadan kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından Hizbullah terör örgütü yöntemi ile ensesine tek kurşun sıkılarak öldürülüyor.

Rahmetlinin ölümünün üzerinden altı yıl geçmesine rağmen, hukuk mücadelesi verildiği halde failler halen yakalanmadı.  Olay faili meçhul cinayet olarak kayıtlara geçti. Erdoğan hükümetinden ve yetkili mercilerden, beklentimiz faillerin derhal bulunmasıdır.

Merhum Yaşar Parlak gazetecilik aşkı uğruna bu ülkeye ve bölgesine olan sevdası uğruna çeşitli işkencelere ve ölüm tehditlerine maruz kalmasına rağmen yine mesleğini başarı ile sürdürmeye çalıştı. Ta ki öldürülene kadar.

Andıç mağdurları birbirine sahip çıkarken Yaşar Parlak Kürt kimliğinden dolayı hiç hatırlanmadı bile.. Dolayısıyla sayın Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand ve diğer Andıç mağdurlarından ricam, bu olayda gerçeklerin kamuoyuna yansıması için gerekli duyarlılığı göstermeleri olacaktır.

Yaşar ParlakKimdir?

Bilge gazeteciliği, efendiliği ve dürüstlüğüyle tanınan bir Gazeteci-Yazar. Kendileri 1956 yılında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Silvan"da tamamladı. Günaydın gazetesinde (1973-1974) yılları arasında amatörce gazete muhabirliğine başladı.

1976 yılında ise ülke"nin en güçlü ajanslarından Akdeniz Haber Ajansı"nın Silvan temsilciliği görevini üstlendi. 1980 yılında ilk kez "Silvan Tarihi"adlı bir kitap yazdı. 1981 yılından 1983 yılına kadar Atatürk Kütüphanesi Müdürlüğü ile Kültür Turizm Müdürlüğü görevlerini yaptı. 1997 yılında ise"Çeşitli Yönleri İle Silvan" adlı tarih başlıklı çalışmasını yayınladı. Böylece bütün Silvan halkına tarihi bilgi sundu. Silvan"da o kadar faili meçhul cinayetler yaşanmasına rağmen hiçbir zaman kendisi Silvan"ı terk etmedi.

Silvan´da 1990–2004 yılları arasında gazeteci olmak zor bir şeydi. O bu zorlukları yenerek,   1990–2004 yıları arasında faili meçhul cinayetlere kurban giden kişileri araştırdı. Aynı zamanda yaşamını tehlikeye atarak faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgi ve yorumları toplayarak 2004 yılında kitap haline getirip, halka sundu. Onun bu son çalışması yayınlandıktan sonra 18 Ağustos 2004 yılında Selahaddin-i Eyyub-i camii avlusunda uğradığı suikast sonucu kendiside faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Dolayısıyla  Savcılar bu konuda MIT in elde etmiş olduğu istihbarati bilgi ve delilleri MİT‘ten temin ederek bu cinayeti işleyenler yakalanmalı ve olay aydınlatılmalıdır.

Bu arada Diyarbakır‘ın Parlak Şovalyeleri,  Ferhat Parlak ve Serhat Parlak kardeşleri, babaları gazeteci-yazar Yaşar Parlak’ın izinden gidip onu yaşattıkları için teşekkür ediyorum.

Not: Bu maklem 2010 yılında hadiseyle ilğili yazış oldugum Yaşar Parlak olayındaki faili meçhul parmak başlıklı   makalemin merhun şahadetinin sekizinci yıl dönümü dolayısıyla revize edilmiş halidir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Ümit Yazıcıoğlu Arşivi