İrfan Sarı

İrfan Sarı

Delice - Yeniden

Delice - Yeniden

Canım sıkılıyor bugün, ağlamaklı oluyorum. Bir yandan buz tutan duygularım ve olur olmaz kirişi kırıp giden, yiten umutlarım. Hepsi bir bir, bir kelebeğin hafifliğinde uçuşuyor bahara...

Şubatın bir yerindeyiz, hava kızgın, bıyıkların ucuna yuvalanmış buz damlacıkları, her nefesle birlikte biraz daha kabalaşıyor.

Burnumuzun direğinde bir yanma, ne bileyim işte saçma sapan düşler ortasındayım. Bu buz atmosferinde sıcacık ama sımsıcacık bir dost kelamına ne kadar da ihtiyaç duyuyorum. Bir bilseniz göz pınarlarınız dolu dolu olunca, baraj misali taşası geliyor, patlayası geliyor. Tusinami ‘deki gibi ama masun ama cana kıymadan, yanaklardan, camdan süzülür gibi boşalır, avuç içinizle silersiniz, bir yandan da üstünüzdeki elbiselere düşer ıslak ıslak...


Saçma sapan düşler ortasında Umman'da gibiyim.

Kırık bir sandal küreksiz, bereket ki kürek kemiklerim var sırtımın her iki yanında ha bire indirip kaldırıyorum, hissediyorum. Kalbim gümbür gümbür bir savaşın ortasında ummanın orta yerinde bir nefes alır ciğerlerim dolu, bir nefes ki cehennem ateşi boşaltır ardı sıra...

Kan da durmaz yerinde damarlarımı patlatırcasına coşkun, şu şahdamarı hortumundan beynime şırakkk diye çarpar.

Beyhude, beyhude... 

O sandal evet o sandal gider mi bilinmez sevgi limanına yada bir kumsala oturur mu bilinmez? Bilinen-bilinmeyen bir yerden şahikalar diyarına yüzer mi takatsiz. Gecenin karanlık yerinde ya da alaca şafağa dayar mı kafasını, yumar mı gözlerini güneşin en dik ışınlarına? Mehtabın koynuna serpilir mi? Sere serpe bilinmez!..


Babo bu ne haldir...

Kaşlarına kar mı düşmüş, gözlerine kızıl gelincikler mi üşüşmüş. Yoksa beyninin ortasında bir yangın mı var?

De hadi!..

Sarıl şu uyur-uyanık inancının haşmetine... Sarıl ki dost elinin gülleri açsın, açsın ki yedi düvelden halaylar tutsun sevda müritleri. Kara haberin vicdansız pususunda oynasın ağlayan gelin.....
Babo bu ne haldir..?

Kar küreklerini almış birileri bembeyazı deşmenin keşmekeşindedir.

Yatırırlar çıplak ayaklarımı soğuk yüzüne havanın, üşüyor bak baş parmağım kıpırdatsam düşecek gibi oluyor, goncasından kopan gül yaprağı misali. Zemheri ayazlarının bıçak ağzı gibi keskin hattındayız yine. Ayağımın ayasında bir kıyamet kopuyor çığlık çığlığadır kılcal damarlar topuğumda ve inadına atmaktadır göz kapaklarım voltasını...


Bir Veysel dizesi gezer, aklımın bulutlu semasında;

Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece

Sonra kulaklarıma çöker Daimi ‘nin türküsü.

Ne ağlarsın benim çeşni siyahım
Buda gelir buda geçer ağlama
Göklere erişir feryadım ahım
Buda gelir buda geçer ağlama...


Ve kar yağıyor dışarıda delice sanki bahar çok uzakmış gibi, mart da kapıdan içeri girdi- girecek ne fayda.

Umut yitiktir bu gün bende!..

Ve siluetini gösterir kardan adam burnu havuç, gözler kömür ve boynunda kırmızı kaşkol. Hele fötr şapkası yok mu deli ediyor beni... deli... çıldırmamak elde değil...


İrfan Sari
2006 Yüksekova 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Sarı Arşivi