Özgür Amed

Özgür Amed

Dedim ya güzeliiimm​...

Dedim ya güzeliiimm​...

**
Ne zamanlardı öyle! Rüzgar gibi mi yoksa kasırga gibi mi geçti bilemiyorum. Artık elinde Ramses kitabı ile dolaşan arkadaş yok! Kitap okuma işi ölmüş azizim! Ben tam yetişemedim o kuşağa. Hani Gılgameş’i okumayanların sohbete alınmadığı dönemler. “Heval çocığım olırsa adınî Enkidu koyarsam abes olır mi?” sorularına ve “İştar arkadaş yanlış yapî bence” serzenişlerine denk geldiğimiz o modern zamanlar. Ne oldu bize böyle? Neden şimdi böyle bir gelenek yok…

**
Yine o eski zamanlar. Med ve Medya Tv dönemleri! Dünya TV tarihinde en uzun selamlaşmaların olduğu anlar. Hele unutmam hiç! Baraj kapısı açılıp bırakılan suyun deli dalgaları gibi coşkun bir ses tonu ile programa katılan amcanın “Önceliklee silav ji zindan û çiyayên me re…” dedikten sonra 20 şahıs, 3 tabur, 5 bölük, 50 dağ, 2 aşiret ve 12 şehre selam ettikten sonra yorulması yok muydu… Selam faslını bitirdikten sonra “Ee mesajınızı alalım” diyen sunucuya “Valla bu kadardı” demesi. Selamlaşma işi de bitmiş azizim. Hele PKK Yönetim Kurulunun canlı telefon bağlantıları malumunuz. Daha öncede belirtmiştim siz değerli dostlara. Kürt sorununun gelecek sorunları üzerine sohbet ederken bizi bekleyen büyük tehlikelerden bahsetmiştim. İnsanlık dışı olan bu felaket uyarılarımı dikkate alan oldu mu bilmiyorum ama “MED ve MEDYA TV önünde oturup kalkmayı unutmuş baba neslinin hemen arkasında duran neslin hazin öyküsünden” dem vurmuştum. İşte bu telefon bağlantıları önünde saatlerce bekleyen insanlarda yok artık! Gerçi yeraltına inmiş bir yaşlı xalolar nesli var. Yani Nuçe Tv öyle bir format getirse, tekrar gün yüzüne çıkmaya hazırlar ama artık öyle programlarda yok! Televizyonculukta ölmüş azizim…
 
**
Barış sürecini fırsat bilen AKP, geçenlerde 50 tane vekilini “bülgeye” sürmüştü. Sadece davul-zurnacılar ve çay ocaklarına yarayan bu gezinin beleşe getirilmiş bir turistik gezi olduğunu belirtmek isterim. Bir vekil aradı geçenlerde. “Gel tura katıl, nereye gitsek her şey parasız. Kêf bizim kêfimizdir” dedi. “Yaptığın terbiyesizlik! Utanmıyor musun böyle bir eğilim içine girip durumu böyle aşağılıkça kullanmaya” dedikten sonra adresi sordum.  Sosyolojik tespitler için ilkelerime ihanet ederek katıldım onlara. Gittiğimde herkes bir özgün! Herkesin yüzü düşmüş. “Ne oldi da rengınız soldî” dedim. Cevap veremediler. Sonra bir vekil usulca sokuldu. TİME dergisinden bahsetti. TIME dergisi 2013’un en etkili 100 insanını seçti ve dünyadan liderler listesi yaptı. Sayın Öcalan’ın listede olması bazı şeyleri değiştirmişti doğal olarak. Erdoğan aramış ve hepsine fırça çekmiş. Listede olmayışına çok içerlenmiş.  Gittikleri yerlerde varsa bu dergiden hepsini almalarını, halkın görmemesi için her şeyi yapmaları istenmiş. Üzüldüm tabi adamlara. Yazık! Heyf ki ne heyf!

Baktım üzüntüden şewş olmuşlar, dedim gelin sizi tarihi turistik bir yere götüreceğim. Hem biraz serinlersiniz. Direk Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüm. İnsanlık sevgisi ile bir rahip konumuna erişmiş, makam odasında bazen keşiş kıyafetleri giyerek sadece Amed halkını değil Tibet’in yüksek yüksek tepelerindeki Budistlere bile anlayıp empati yapabilecek bir yüreğe sahip olduğunu kanıtlamış, elini etiğini işkenceden çekmiş ve “gelin canlar bir olalım, panzerlerin su sıkma alanına girelim, gaz yiyelim güzelleşelim” felsefesini imanına kadar bellemiş Recep Güven’i ziyaret etik. Durumu iyi değildi. AKP heyeti ile orada olduğumuz için samimi itiraflarda bulundu. “Polis haftasında bizim bile inanmadığımız o kadar çok şey salladık ki” dedi. Vekiller gazı verdi elbet, “Bişi olmaz sen devam et. Haftada bir kameralara konuş, şiir oku! Kürtçe öğreniyorum falan de. Halk her şeyimiz de, biliyorsun bu işler böyle Recepçim.”

Neyse bu selam ve sohbet faslı bittikten sonra söze girdim. Vekillerin morali bozuk olduğu için bize TOMA’dan "gül suyu" sıkıp sıkamayacağını sordum! Ancak böyle bir egzotik ferahlık bizi kurtarabilirdi. TOMA derken bile TIME dediğimi sanan iki vekil oracıkta bayıldı. Gaz ile müdahale edip hemen ayılttık. Reco biraz eveleyip geveledi ve üzülerek yok dedi. “Kutlu doğum haftası münasebetiyle Bitlis’te polisin halka sıktığı gül suyunu Amed’te bulamayacaksak ne için yaşıyoruz yani? Bu mudur vekillere olan hizmetiniz” Diyerek sert çıkıştım! Gül suyu bulamadılar. Anlayacağınız polislikte ölmüş azizim. Onun yerine lezo yapıp panzerlere doldurduk ve öyle fışş û fışş vekillere az sıktılar da kendilerine geldiler biraz. Bir yemek dahi yemeden günü bitirdim. Yazıklar olsun diyorum…
 
**
Evde, mahlede demokratik moderniteyi yaşama geçirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Kapitalizmin vahşi çarkına kafa atmak için ilk iş olarak eskiden burnumuzu sildiğimiz o mendilleri şu nezle odluğumuz günlerde tekrar hayata geçirdik. Artık selpak melpak yok! Bir xırnıkı bile temizlemeye ömrü yetmiyor. Mendilin her bir yüzeyi ve iç tarafları, katlanabilirliği muhteşem bir burun temizleme ziyafeti veriyor. Hem geleneksel hem de doğal.

İkinci büyük girişimimiz mahle ve yakın çevrelerdeki yok olmaya yüz tutmuş tüm eski düğüncüleri toplamak oldu. Sokak düğünleri ölmüş azizim. O düğün salonlar yedi yuttu hepimizi. “Hele bu çucıxları alın ortadan” repliği bile “Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım”a dönüştü. Kapitalist modernite budur işte! Sana has olan ruhu emer. Deforme eder, yapay kılar. Bu değerli ses sanatçı arkadaşlara tekrar yeni olanaklar verilip piyasaya sürülmeli. O radikal şarkıları sokak aralarını inletmeli. Kurduğumuz kî zava kî bûke komisyonu çalışmalarına devam ediyor.

Üçüncü büyük çıkışımız ise akıllı telefonlara savaş açmak oldu. Takoz 5110 ve eylemlerde taş niyetine kullanılabilecek 3310’lara geri döndük. Yok ayfon yok galaksi. Nereye kadar? Nereye kadar arkadaş! Her yerde kurulmuş bir insanlık pazarı, bizde mi olacağız bu pazarın mezari? Dedim ya güzelim! Biz ayrı dokunmatik telefonların ve uygulamaların insanıyız! Sen ekşili meftune, acilî çiğköfte bilmezsin! Apps sanıp ancak onları storeden indirirsin… Yıkılsın kapitalist modernite! Yıkılsın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Özgür Amed Arşivi