Bedri Çallı

Bedri Çallı

Bütün bunlar olmasa

Bütün bunlar olmasa

Bu ülkede döküp kırmanın ötesinde; eleştirmek, düşüncesini ifade etmek, protesto etmek, yürüyüş yapmak ve benzeri tepkileri göstermek insanları ikinci sınıf vatandaş durumuna getirmeseydi, belki bütün bunlar yaşanmayacaktı. Yani bunları yapan insanlarında bu ülkenin birer ferdi olduğu, belki onların görüşleri bu halkın yararına olabilir düşüncesiyle kaale alınsaydı, daha iyi olabilirdi.

 

Ama bilinen bir düzenin ötesinde bir şeyleri kavrayamayan beyinler çoğunlukta olunca ne yazık ki yenilikler olmuyor ve değişen pek bir şey olmuyor. Oysa çevremize baktığımızda hangi ülkelerde birkaç yıl önce yaşananın ne kadar tersi, ne kadar zıttı gelişmeler yaşanmış ve daha aydınlık gelecekler yakalanmıştır.

 

Lütfen şu son kuzey ırak operasyonlarını baz alarak artılarımızı ve eksilerimizi ortaya koyarken, bunu sadece son 25 yıla çarpalım. 25 yıl öncesi hataları da bir kenara koyalım, orda dursun. Bu artı ve eksileri sadece devlet (TC) olarak değil bir de PKK açısından, yani iki tarafın kazanımları ve kayıpları olarak bakalım. Bu artı ve eksi"lerden söz ederken rakamları her kes kendine göre bildiği ölçülerde hesap edebilir, Ama sizden ricam, kendinize göre hesap ederken söylenen ile yaşananlar arasındaki uçurumu mümkün olduğunca düşük tutalım.

 

Bütün bunları yazarken hep başka alternatif olabilir miydi, düşüncesine sizleri yöneltmek istiyorum. Yani aşağıda değineceğim kayıplarımızın olmaması için bildik yolun dışında, yok mu başka yol diye soruyorum. Kimseye şu veya bu yol önerisini yapmıyorum, ama insanlara düşünmekten çekinmeyin ve düşündüklerinizi paylaşın telkininde bulunuyorum ve birilerine de düşüncelerin tartışılmasından endişe doymayın diye çağrı yapıyorum.

 

Ayrıca gerçekten uzak basın yok mu, en büyük abartıyı ve kışkırtıcılığı da onlar yapıyor, ama belki bunu yapmak zorunda mı kalıyorlar, bilmiyorum. Basının ve kışkırtıcılığının etkisinde kalanlarda az değil. Bu insanların büyük bir kısmı bölge halkına ve Kürtlere karşı ön yargılı olduklarına üzülerek şahit oluyoruz.

 

Türk ve Kürt halkı ne zaman kardeş olmuş yada ne zaman kardeş olacaklar biliyor musunuz.

 

Eminim ki Allah göstermesin, bir gün Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Ermenistan vb. bir ülke ile savaş çıkması halinde bu kez kardeşlik nutukları atılır. Hakikaten kurtuluş savaşlarında, Çanakkale savaşı vb. zamanlarda bu birlik sağlanmıştır. Böyle bir durumun yaşanması halinde Türk ve Kürt halklarının asırlardır birlikte yaşadıkları, kız alıp verdikleri vs. nutuklar ve tavizler verilecektir. Ne yani kardeş olmaları için ille ki böyle bir savaş mı olmalı.

 

Gerek devlet adına ve gerekse PKK adına savaşıp hayatlarını kaybeden veya Cizre"de ölen genç gibi kayıpların tamamını ayırım yapmaksızın ülkemiz insanı diye nitelendiriyor ve ortak kaybımız olarak gördüğümden bu şekilde bir yaklaşım göstermek istiyorum.

 

Bu şekilde bakıldığında en az 200 ailenin ocağına ateş düşmedi mi? Sayılarını bilmediğim yaralıları bu hesaba katarsak acaba ne kadar insan sakat kalacak. En az bir metre kar ve  -15"lerda seyr eden soğuk hava şartlarında üşüyen, hasta olan ve hayatı boyunca Bronşit, Astım yada Romatizma ile ömür geçirecek olan gençler için ne diyorsunuz.

 

Peki 20 yaşına kadar ana kuzusu olarak büyütülen, belki bazıları oyuncak silah bile eline almamış, apartmanlara merdivenlerle yürümekten üşenip asansörle çıkan, hayatlarında hiç hayati tehlike veya maceralarla karşılaşmayan, ama bu gün 21 yaşlarında dağlarda, mağaralarda, bayırlarda defalarca ölümle borun boruna gelmiş ve şans eseri kurtulabilmiş gençlerin bir kısmında ne tür kalıcı psikolojik rahatsızlıkların olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz.

 

Bu ülkede belli bir kariyer sahibi veya belli bir ekonomik varlığa sahip insanların çocukları mutlaka ki iyi bir eğitim almış ve yaptıkları birkaç aylık askerliği de iyi yerlerde yaparlar. Cephelerde çarpışanlar genelde fakir, fukara ve köylü çocuklarıdır. PKK içinde yer alanlarda aynı grup insanlardır.

 

Dünya ülkeleri arasında kişi başına düşen milli geliri on binerce dolar ülkeler var iken, biz 6.000 dolara rağmen dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olduğumuzla övünerek, olduğundan daha fazla güçlü olduğumuzu nasıl söyleyebiliyoruz. O kadar güçlüyüz ki ABD"nin bilgisi dahilinde girdik ve bilgisi dahilinde çıkacağız.

 

Bu durumumuzla iki ay boyunca binlerce sorti yapan ocaklarımızın yakıt, roket, top, mermi, Oçak"ların amortismanı vb. daha bir çok masrafı bize ekonomik olarak neye mal olacağını biliyor muyuz.

 

Karada ve havada gerçekleştirilen bu kadar askeri sevkıyatın ekonomik bedeli nasıl ve kimden karşılandığını hesap edin. Ekonomik veya askeri olarak güçlü isek, bu gücü neden muhafaza etmeyi tercih etmeyelim. Yada işsizlik ve fakirliğin had safhada olduğu ülkemizde neden çözüm için bu para harcanmasın.

 

Protesto yürüyüşlerinin ekonomik bilançosu, kundaklanan araç ve işyerlerinin ekonomik boyutu, tahrip edilen işyerleri, bu işyerlerinde bulunan ürünler ve araçların zarar ziyanları yada hapislere düşen insanlar ha keza. Döküp kırmak yada yakmanın hangi düşünceye yarar getireceğini merak ediyorum.

 

Ekolojik dengeden söz ediyoruz. Küresel ısınma yada diğer adıyla iklim değişikliklerinden söz ediyorlar.  Elbette insan ölümleri benim için birinci önceliktir, elbette ekonomik kayıplar benim için bir bu kadar önemlidir,

 

Ama bir çevreci olarak aylardır bombalanan o dağlarda bulunan yaban keçisi, keklik, ayı, kurt, tilki, tavşan ve daha yüzlerce canlının öldürülmesi, zehirlenmesi, yada onlara barınak durumda olan ormanların, ağaçların yakılması da benim için bir bu kadar öncelikli bir olaydır. Oksijenin olmadığı bir yerde yaşamın olamayacağı göz önüne alındığında durumun ne kadar vahim olduğunu tahmin etmek hiçte zor olmamalı.

 

Bütün bunların müsebbibi aslında hüsnükuruntulardır. Ahmet KAYA iki kelime konuştu ve birileri meşhur olmak için o ortamda yaşanan, gayet demokratik ve fikir özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gereken basit bir olayı büyüterek ta ki bu insanın hayatına mal olacak ölçülere taşıdılar. Oysa bu ülkede sevilen, sayılan ve bir gerçeklikten söz eden bir sanatçıydı.

 

Daha birkaç gün önce bir programda görüşlerini gayet medeni bir şekilde ortaya koyan Bülent ERSOY"un sözleri büyük bir olaymış gibi kamuoyunun gündemine taşıyarak meşhur olmak isteyenlerin gayretleri destek buldu. Oysa Bülent ERSOY bu ülkede bunu düşünen, konuşan fakat sesini bir türlü duyuramayan milyonlarca insanın doygularına tercüman olmuştur.

 

Yazar Ahmet ALTAN ve sanatçı Sezen AKSU"nun çağrıları  ve bu ülkenin hayrına olan görüşleri ortaya atmalarına rağmen destek bulamıyorlar. Ama biri çıksın vatan millet Sakarya ve buna birkaç slogan ilave etsin, insanlar heyecanla peşlerine düşerler.

 

Daha öncede yazmıştım, DTP ve MHP"nin meclise girmesi beraberinde önemli bir umudu da taşımıştı. Ama ne yazık ki, ülke barışı açısından yararlanılması gereken DTP, TBMM"nde grubu bulunan diğer partiler tarafından dışlandı. Siz yasal bir gücü yok sayarsanız, işler çığırından çıkar ve yasal olmayan oluşumlar güç kazanır.

 

Savcılar tüm işlerini bıraktı, sadece ve sadece DTP"lilerin sözlerini mercek altına aldılar. Peki bu ülkede siyasi güç sarhoşluğunun verdiği güçle, diğer parti mensuplarının tamamı yasa dışı hiçbir şey yapmıyorlar mı? Yapmıyorsa Susurluk, Ergenekon vb. çeteler nerden çıktı, nasıl destek bulabildi. Bu halk mazlum durumuna düşürülen kişileri savunma mecburiyetinde bırakılıyor.

 

Şemdinli davasının fiyasko ile sonuçlanacağı, mahkeme yargıcı Ferhat SARIKAYA"nın yargıçlar tarafından görevden alınmasıyla belliydi. Gerçek hukukçu düşüncesiyle verdiği karar sonucu haksız yere görevden alınan bir yargıcın aynı camia tarafından desteklenmemiş ve yalnız bırakılmış olması aslında çok düşündürücüdür.

 

Son operasyon ile ilgili, 12 ilin Baro Başkanları ortak bir basın açıklaması yaparak bu ülkeyi siyasi, ekonomik ve askeri olarak yönetenlere çok ciddi bir mesaj vermiştir. Bu mesajı doğru olarak alıp değerlendirmemek aptallıktır. Baro Başkanları sadece bir taraftakileri endişe ettikleri için bu açıklamayı yapmadılar. Onlar öldürülen Güvenlik mensupları, GKK, PKK ve halktan kim olursa olsun insan ölümlerinin yaşanmaması ve milletin parasıyla silah vb. harcamaların olmaması için bu açıklamayı yaptılar. Onlar birer vatan haini değil, bu ülkeyi her ülke insanı kadar seven insanlar olarak bunu yaptılar.

 

Uzun yıllar bu çatışma ortamından etkilenen ve yaşayan bir ülkenin insanları olarak, bizim çok tecrübe kazanmış olmamız gerek. Eğer bu kadar insan, ekonomik ve siyasi kayba rağmen halen biz bütün bunlardan herhangi bir ders çıkaramamışsak, maalesef bundan sonrada çıkaramayacağımız aşikardır.

 

Yani kısacası, yıllarca kahr olsun PKK yada şehitler ölmez - vatan bölünmez gibi sloganlarımız bu soruna derman olamamıştır.

 

Sizce ABD dost mudur, bence eninde sonunda TC. ile PKK mutlaka dost olacaklar. Ama hiçbir zaman ABD ile Türkiye gerçek dost olamayacaklar. Son operasyon için bizi yönetenler ABD"nin sözde verdikleri desteğin karşılıksız olduğunu söylüyorlar. Ama Amerika bunu İran yada Suriye ilişkilerinde kullanacaktır. Orda kullanmazsa Türk yer altı madenlerinde yada ihalelerinde kullanacaktır. Yani karşılıksız olduğunu külahıma anlatsınlar.

 

Evet şimdi soruyorum, başınızı iki elinizin arasına alarak ve şapkanızı önünüze koyun, sadece beş dakika düşünün, YILLARCA BÜTÜN BUNLAR OLMASA Türkiye olarak ne durumda olacaktık. Tabi bu arada bütün bunların yaşanmaması için neler yapılabilirdi, bunu da düşünüp tartışırsak belki gelecek için yolumuzu aydınlatan bir ışık olabilir.

 

Unutmayalım hepimiz aynı gemide yol alıyoruz, umarım hep birlikte batmadan bu sorunu def ederiz. Başka Türkiye yok, hiç birimizin yaşayacağı başka bir ülkesi yok. 25 yıl boyunca her iki taraf kazanmadı. Her kes kaybetti, en azında bu bize ders olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Bedri Çallı Arşivi