İrfan Sarı

İrfan Sarı

Bomba kur ve patlat

Bomba kur ve patlat

Kimin işine yarar bir bombayı halkın yoğun gezdiği yerde patlatmak…

Hesap ne üzerinedir?

Gözünü sevdiğim bu uzak, kimsesiz, uçurum şehri neden yenmeye çalışıyorsunuz? Her şeye rağmen herkese rağmen mağrur ve mazlum duruşuyla yaşama mücadelesi veren bu insanlara neden kıymak istersiniz?

Yani şimdi onca insan can çekişirken, şarapneller bedenlerinde acıya dönüşmüşken, elleri kolları, kafaları, karınları yırtılıp, parçalanırken insan olmaktan söz etmek mümkün müdür?

Kupkuru bir vicdan, sınırsız bir katliam, ruhsuz olma haliyle yapılan bu vahşetin kurgusunu yapanın insan olma ihtimali var mıdır?

Zeki Yeşil'in umutlarını, hayallerini en önemlisi ömrünü çalanlar, katledenler çöküntü değil de nedir?

Kim bu bombayı tercüme edebilecek peki.

Sokağın en işlek yerinde gelişi güzel patlatılan bu bombanın sesi gücü nasıl tercüme edilir…

Ne yani bu halk evinden çıkmasın mı?

Hayalet kent mi olsun Hakkari?

Bu istenileni bir tane akıllı çıkıp tarif etsin.

Şiddet yoluyla devamlılık mı?

***

Uzlaşma diliyle tartışmak, konuşmak, yazmak, çizmek suça sayılır olunca bir memlekette, karanlıklarda tuzak kurmak isteyen çok olur işte.

Bu tuzaklar kurt kapanı değil, serçelere konulan tuzaklardır.

İşte şiddet yoluyla tartışmanın adabı-üslubu… Yaşamı yok edilen bir can ve parçalanan diğer canlar… Pencere, çerçeve, cam kırıkları ve enkazı, uyuyamayan çocuklar, havarlar, ahlar, beddualar, intizar…

Savaş psikolojisi, intikam yumruludur.

Savaş psikolojisi açık kapılıdır.

Her gelen geçen kendine bir yol bulur. Savaş, fırsatçıların cezp yatağıdır.

Gevrek gülüşleri sonlandıran bir mecradır savaş psikolojisi.

Yani öyle bir psikoloji ki gün ortası elini kolunu sallayarak gelip en işlek caddede kurup pimini-milini bombanın sırtını dönüp gitmedir.

Kim ölür-kim kalır umurunda değildir.

Hangi ananın acıdan dili düşer peltek olur, hangi babanın sancıları tepeden tırnağa dolaşır bilemezler.

Hukuku yoktur savaşın, hukuk koymuşsalar da hukuku yoktur.

Kumarbazın kumara koyduğu kurallar gibidir, o an çıkarına en uygun kozu kural yapar.

Şimdi hakikaten biri anlatabilecek mi bu bombanın orda ne işi vardı ve kimin işine yaradı?

Buradaki koz acımasızlığın daniskası değil mi?

Hunharlıktır…

Bir kent son 30 yıldır teyakkuzda, evveli sıkı yönetim, evveli şark, evveli yoksulluk, evveli imkansızlık, evveli doktor yok, yol yok, öğretmen yok yoklarla dolu bir geçmiş, bombalar, kurşunlar, silahlar, tanklar, toplar, asker, polis, jandarma, müdürlerle dolu bir yaşam ve şimdi belirsiz bir gelecek.

Yahu bu nasıl bir terazidir, nasıl çizilmiş bunun yasası, kanunu?

Gün ortası bir bomba bırakılıyor ve kimse bir açıklama yapmıyor.

Dünyanın serveti yatırılır mobesa, kamera denir ama bir teskin edici belirti verilmez.

Ölüm olmuş… İnsanlar parmaklarını kaybetmiş, kolları, başları kanlar içinde ve üstelik delik deşik vücutlar…

Yok mudur izahı?

Şimdi o kentin sokağından geçerken nasıl geçeceğiz, korkarak mı, düşünerek mi, rastgele mi?

Allaha havale mi yürüyeceğiz, devlete mi?

Bu nasıl bir iştir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
İrfan Sarı Arşivi