İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Bazı Kürt Beyleri Özerk statüye sahipti

Bazı Kürt Beyleri Özerk statüye sahipti

Günümüzün en sıcak gündem maddelerinden biri hiç kuşku yoktur ki; Kürtlerin taleplerinin başında gelen “DEMOKRATKÖZERKLİK” statüsüdür. Kürt özgürlük hareketi adına demokratik zeminde mücadele veren dinamik ulusalcı güçlerin seslendirdikleri bu talebi ben de destekliyorum.

Bu konunun işlendiği bazı toplantılara katılarak görüşlerimi dile getirdim. Kürt halkı Ortadoğu cehenneminin en derin ve en alevli kuyusunun içinde yanarak yok olmaya mahkum edilmiştir.

Kuyunun başında dört ayrı devlet yönetimine sahip üç ulusun egemenlik sistemleri tarafından yakarak eritilmeye devam edilmektedir. Bu dört acımasız zebani, çırpınarak kuyudan yukarı çıkmaya çalışan Kürtleri, ellerindeki mızraklarla vurarak yeniden ateşin içine atıyorlar. Bu görevi son yüzyılda bazen tek tek; bazen de ittifak kurarak yapıyorlar. Bugünkü makalemizde geçen yüzyıllarda bölgede kurulan imparatorluk yönetimlerinin; denge unsuru olarak gördükleri bazı Kürt beylerine tanıdıkları özerk statüden kısa alıntılar aktaracağım.

Coğrafi konumundan dolayı bu otonom yapıyı en fazla sürdüren beyliklerden biri de Hakkari Beyliğidir. Bilim heyetlerince hazırlanan ansiklopedilerden; Bab-ı Ali çıkışlı mektup ve emirnamelerden; coğrafyayı yakından tanıyan tarihçi ve gezginlerin kitap ve seyahatnamelerinden; Osmanlı bölge valilerinin raporlarından ve Cumhuriyet dönemi valileri tarafından düzenlenen il yıllıklarından derlediğim bu birkaç alıntıyı vicdan sahibi okuyucularla paylaşmak istiyorum. Gerçek tarihi kitlelerden saklayarak bunları görmezlikten gelmek ve Kürtlerin inkarında ısrar etmek aynı zamanda bir nevi red-i mirastır.

Van kalesini Timur’a karşı savunan Hakkari Hükümdarı II. Êzdin Şêr (İzzeddin Şir) yüzyılın en kan dökücü hükümdarlarıyla anlaşarak ve özerk yönetimi tanınarak Hakkari’ye dönmüştü:

“Emir lütfederek hükümdar İzeddin Şêr’i sultanca sevgisinin kapsamı içine aldı; babalarından ve atalarından miras kalmış olan memleketini, eski kurallar gereğince ve temlik yoluyla geri verdi; ve izzetle, ikballe, devletle memleketinin merkezine dönmesine izin verdiğine dair, kırmızı Timur damgasıyla nakışlanan yüce emirnamesini verdi.”[1]

 “Yukarı Zap kıyısındaki Colemêrg’de oturan Hakkari aşiret reisleri Abbasi soyundan geldikleri inancındaydılar. Bu sülalenin şerefname’de adı geçen ilk prensi İzeddin Şêr’dir. Bu bey 1387’de Van Kalesinde Timurlenk’e direnmeye çalışmış ama yerine Kara Osman adlı birinin geçirilmesi hiçbir şekilde söz konusu olmamıştır.”[2]

“Yöredeki aşiretler, bağımsızlıklarını koruma koşulu olmadıkça Osmanlı yönetimi altına girmek istemediler. Her iki yanda, yöredeki aşiret beylerine çeşitli ödünler vererek bölgeyi ellerinde tutmak istediler. Bu nedenle de Hakkari ve çevresi iki devlet arasında birkaç kez el değiştirdi.”[3]

“Hakari Emirliği eskiden beri şark coğrafyasının en güçlü beyliklerinden biri idi. Beylik daha sonra Van eyaletine Hakkari Hükümeti olarak bağlanmıştır.”[4]

 “Hakkari Beyleri egemen oldukları yerlerdeki haklarını korumak, iç işlerinde bağımsız olmak ve Osmanlı toprak düzeninin dışında bir sistemle yönetilmek şartıyla Osmanlılara bağlandılar.”[5]

 “Osmanlı padişahları zamanında buralar tamamen hakimiyet altına alınmış değildi. Osmanlı kanunnamelerinin toprak mülkiyeti sistemi doğuda uygulanamıyordu. Buralarda tımar, zaamet, has yoktu. Beylikler ‘mefrüz-ül kelam’ yani itibarlı hükümetler sayılıyordu.”[6]

Özerk statü anlaşmaya bağlanıyor. Osmanlı Vezir-i Azam-ı Cağaloğlu Sinan Paşa ile Hakkari Beyi Zekeriya arasında yapılan altı maddelik anlaşmanın dördüncü maddesinde özerklik kabul edilmiştir:

“1- Hakkari beyliği Osmanlıların düşmanları ile yapacakları savaşlarda ihtiyaç duyulduğunda yanında yer alacak.

2- Osmanlı yönetimi, Zekeriya Bey yönetimindeki Hakkari Hükümetini tanır.

3- Hakkari yönetimi, yılda bir kez Osmanlı yönetimine 100 bin altın flori mali yardım yapacak.

4- BUNA KARŞILIK OSMANLI YÖNETİMİ, HAKKARİ HÜKÜMETİNİN İÇ İŞLERİNE KARIŞMAYACAK VE BU AMAÇLA ASKERİ SALDIRI DÜZENLEMEYECEK.

5- Osmanlı sarayı, Hakkari Beyliğini çevreleyen komşu Kürt Beylerinin Hakkari’ye saldırmaları halinde yardım yapmayacak.

6- Osmanlı yönetimi, Hakkari’ye gelebilecek büyük dış saldırılar karşısında Hakkari Beyliğini koruyacak ve ona yardım edecektir.”[7]

 “Van’ın kıble tarafında Vustan, Şatak, Eşir Çölemerik Kalelerinden ibaret bir hakanlıktır. Beyleri asla azil kabul etmezler. 47 bin askere sahiptir. Hepsi tıraşlı, heybetli, korkunç görünüşlü yiğit kimselerdi.”[8]

Osmanlı sarayının Hakkari hükümdarlarından Zeynel Bey’e gönderdiği mektupta;

 “Senin kadim yurdun ve ocağın olan yerleri olduğu gibi zapt ve tasarruf edip Serhat hizmetinde dikkatli ve çalışıcı olasız.”[9]

İran’a karşı yapılan savaşta hizmetlerinden dolayı Osmanlı Sarayı, Hakkari Hükümdarı I. İbrahim Han Bey’e kendi adına para bastırma yetkisi vermiştir:

 “Osmanlı ordusu gelmeden bütün Azerbaycan’ı fethetti. Rağbet ve hürmeti daha ziyade arttı. Herkes ona tabii oldu. Sultanın hususi ihsanına nail oldu. Padişaha mahsus kılıç verildiği gibi, para pastırmasına ferman sadır oldu.”[10]

İran’ın Beresor Kalesine sığınan son Hakkari Beyi Nurullah; saraya yazdığı mektupta yönetim merkezi olan Colemêrg’i ‘Kürdistan’ olarak tanımlıyor:

 “Bendeniz kendi vilayetim olan Kürdistan’da bile yüce devletimizin askerleri ile savaşmadım ve hiçbir yerde de direnmeyeceğim.[11]

19. yüzyılın birinci yarısında Osmanlının Musul Valisi İnce Bayraktar Mehmet Paşa:

 “O dağlar ne paşa, ne de kral tanırlar. Çok eski zamanlardan bu yana her kişi kendi kendisinin kralı olmuştur. 1880’lerde, bu bölgede değil bir batılı gezginin; ne bir Osmanlı görevlisine, ne de merkezi yönetimin herhangi bir emaresine rastlamak mümkündür. Hakkari’deki Osmanlı egemenliği bütünüyle görüntüden ibarettir.”[12]

 “Hakkari sancağı şüphesiz ki, padişahımızın mülkünün bir parçasıdır. Ancak atalarımız olan eski Osmanlı padişahları sınırda bulunan bu Hakkari sancağını bazı hizmetlere karşılık Hakkari Beylerine yurtluk ve ocaklık olarak tevcih ettikleri de bir gerçektir.[13]

Görüldüğü gibi yaşadıkları dönemlerde kan dökmekle tarihe geçen Timurlenk’in, Yavuz Sultan Selim’in Kürt beylerine tanıdıkları özerk statüyü; 21. yüzyılda üyesi olmak için Avrupa Birliği’nin kapısını çalan bir yönetimin, Kürt halkını inkar ve imhasında ısrar etmesinin ve yeni savaş yöntemleri geliştirmesinin yorumunu okuyucuların takdirlerine bırakıyorum…

KAYNAKÇA:

  1. Şerefname,Kürt Tarihi,s:107-108-109
  2. Bazil Nikitin,Kürtler,s:276
  3. Yurt Ansiklopedisi,5. cilt,s:34
  4. Doç.Dr. Dündar Ali Kılıç,İrisan Beyleri,s:91
  5. Hakkari 98 İl Yıllığı,s:34
  6. Şevket Süreyya Aydemir,İkinci Adam Cilt 1,s:319
  7. Abdullah Varlı,Kürt Hükümetleri Tarihi,s:365
  8. Evliya Çelebi Seyahatnamesi 6. Cilt,s:263
  9. Nazmi Sevgen,Doğu ve Güneydoğuda Türk Kökenli Kürt Beylikleri,s:147
  10. Doç.Dr. Dündar Ali Kılıç,İrisan Beyleri,s:62
  11. Nazmi Sevgen,Doğu ve Güneydoğuda Türk Kökenli Kürt Beylikleri,s:167-168
  12. Esra Danacıoğlu,Popüler Tarih Dergisi,Sayı:11
  13. Kerem Soylu,Mesail-i Mühimme-i Kürdistan (Kürdistan’ın Önemli Meseleleri),s:170

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi