Bedri Çallı

Bedri Çallı

Başörtü ve siyasi tutum

Başörtü ve siyasi tutum

Her şeyden önce siyasetle uğraşanlar, "Siyaset = dürüstlük" düşüncesini insanlara kabul ettirmelidir. Daha fazla Demokrasi, İnsan Hakları ve Özgürlüklerin konuşulduğu ve ciddi bir şekilde tartışıldığı günümüzde, bu değerleri savunan siyasi partilerin, yeri geldiğinde bu değerlere karşı çıkışlarını ciddi bir çelişki ve samimiyetten uzak görüyorum.

 

Ülkede ciddi sorunların yaşandığı ve bu sorunları çözme kabiliyeti olmayan siyasi partilerin geçmişten bu güne suni yaratılmış ve hiç bir önem arz etmeyen olaylarla gündem oluşturulmasını anlamıyorum. Yapılan her şeyden, söylenen her sözden korkan insanlar toplumu germe gibi bir görev üstlenmiştir.

 

Bir zamanlar nevruz (newroz) öncesi, toplumda çok ciddi gerginlikler ve bir çok zaman ciddi çatışmalar yaşanmaktaydı. Günlerce nevruz tedbiri alınır, epey mesai ve harcamalar heba edilirdi. Rahmetli Özal zamanında bu bayram ülkeye mal edilmiş oldu ve sorun olmaktan çıkarıldı.

 

Bu gün halen 1 Mayıs Bahar Bayramı yada diğer bir deyişle işçi bayramının kutlanması halen kabus durumundadır. Beyhude bir tartışma ve endişedir. Oysa öyle inanıyorum ki serbest bırakılması halinde ülke barışına katkı olacaktır.

 

Bir zamanlar Kürtçe konuşan, Kürtçe kaset bulunduran ve dinleyenler ve Kürtçe gazete okuyanlara karşı işkence ve aşağılayıcı davranışlarda bulunulduğu gibi bu durumdaki insanlar ceza aldı ve hapis yattı. 

 

Bu gün bu sorun kısmen ortadan kalmış gibi, ama kıyamet kopmadı. Kürtçe gazete çıkıyor ama ben bir Kürt olduğum halde, eğitimimi Türkçe üzerinde gördüğüm için Kürtçe gazete okumak bana zor geliyor ve okumuyorum. Ama okumak isteyen insanlar okuyor. Kıyamet kopmuyor.

 

Şu aralar ülkenin birinci gündem maddesi olan başörtünün AKP"ye ihale edilmesinden rahatsızlık duyarım. Birilerine siz baş örtüyü ihale ediyorsunuz, diğer yandan rahatsızlık duyarsınız. Baş örtü hiç ayırım yapmaksızın Türkiye"nin en önemli kültürlerinden bir tanesidir. Bunu inkar etmek demek, anamızı ve ecdadımızı inkar etmek anlamındadır.

 

Bir taraftan Atatürk"ü över, sayar ve takipçisi olursunuz. Diğer yandan annesinin hayatı boyunca taktığı örtüye karşı oluyorsunuz, bu çok ciddi bir çelişkidir.

 

Bu ülkede başı açık dolaşmak, mini eteklerle dolaşmak, yarı çıplak soyunmak ne kadar özgürlük ise baş örtü takmak ve çarşaf giymekte o kadar özgürlük sayılmalıdır. Yani insanın özgür iradesi olarak olaya bakılmalıdır.

 

Şu an türbanla kapananların belki %20"si baskıları ve yasakları haksızlık olarak görüyor ve tepki manasında takıyor diye düşünüyorum.

 

Hanımların baş örtüsünü çıkartmak veya çarşafını çıkartmak ne kadar yanlış ise, insanlara zorlan bu giysiyi giydirmekte bir o kadar yanlıştır. Ben hiçbir zaman Türkiye"de böyle bir baskının olabileceğine inanmıyorum. Bu endişeleri taşıyanlar boşuna endişe ediyorlar.

 

Sırf farklı bir partiden böylesine bir öneri gelmiş diye ve sırf muhalefet olsun diye baş örtünün serbest hale gelmesine karşı çıkmak hiç kimseye artı puan kazandırmaz. Buna CHP ve DTP"de dahildir.

 

Aslında ben CHP"nin bu tutumunu çok iyi anlıyorum, doğru olan her şeye muhalif olma alışkanlıkları artık kronikleşmiş durumda, ama DTP"nin bu tutumu beni şaşırtmıştır. Bu ülke yararına gelen bir önerinin hangi partiden gelmiş olması pek önemli olmamalı. Önemli olan bu ülkenin yararına olup olmamasıdır.

 

Temennim o ki, bir an önce CHP, DTP, Üniversiteler, Askeri kesim ve Yargı organları bu ülke"nin huzuru için ön yargılardan uzak akli salim bir şekilde destek sunarlar.

 

Baş örtü gereksiz yere bu ülkenin gündemini işgal ediyorsa bunu bi şekilde ülkenin gündeminden çıkarmak en akıllıca yoldur, diye düşünüyorum.

 

Hele hele herhangi bir siyasi çıkar gözetmeksizin sadece inancı, kültürü, örf ve adetleri ve edep ölçüsünde Kürt kadını asırlardır başını örttüğü halde, onları temsil eden milletvekillerinin karşı çıkmalarını ben doğru bulmuyorum.

 

TBMM"nde bir araştırma yapılması halinde, şu anda baş örtü serbestisine karşı çıkanların ya anası, ya eşi veya yakınlarının bir çoğu muhakkak örtülüdür. Bakın kaderin cilvesine ırkçı tavırları ile hiçbir zaman tasvip etmediğim MHP"nin baş örtü konusunda ki tavrını taktir ediyorum. Buna eğri oturup, doğru söylemek derler.

 

Baş örtü ile ilgili tarihe baktığımız zaman, inançla ilgisinin olması ile birlikte, bir kültür meselesi olduğunu da görüyoruz. Baş örtünün Babiller, Hititler, Urartular, Asurlar vb. birçok kavim tarafından kullanıldığını ve hatta Baş Örtü"nün sadece İslamiyet"te değil, Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte de kullanıldığını görüyoruz. Hz. İsa"nın anası Meryem ve Hıristiyan Rahibelerinin başı örtülü olduğu bilinmektedir.

 

İnsanlar beyinleri ile değerlendirilmeli, günümüzde çok ileri derecede bilgi, beceri ve unvan"a sahip, ama türbanlı insanların varlığını görüyoruz. Hatta bunların dünya görüşleri ve ileriyi görme kabiliyetleri göz önündedir. Demek oluyor ki hiçbir insan giyimi ve kuşamı ile değerlendirilemez.

 

Bu gün orta öğretimde ve Üniversitelerde eğitim gören baş örtülü kardeşlerimiz ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalmıştır. Bunu hiç kimse inkar edemez. Onlar istedikleri gibi giyinmeyi bir insan hakkı olarak görüyor ve özgürce inancını yaşama adına mücadele ediyor.

Başı açık hanımların büyük bir kısmı, örtülü hanımları anlıyor ve onlara destek sunmaktadır.

 

Üniversite rektörlerinin, şayet türban üniversitelere girerse ülkenin bölünmez bütünlüğü ve laikliğin tehlikeye gireceği, hatta bazı rektörlerin bundan böyle başı açık hanımların baskı göreceği gibi bir saçma endişeleri olmuştur. Üniversitelerinde başka hiçbir sorun yada ihtiyaç yokmuş gibi gereksiz bir arenada kamuoyunu meşgul etmektedirler.

 

Evet hanımların büyük bir kısmı alışkanlık yada yaşadığı kültürden ziyade baş örtüyle inancını yaşamaktadır.

 

Farklı kimliklerle din adına halkın karşısına çıkıp değişik fetvalar veren ve farklı örtünme şekillerini ortaya koyanlar her zaman olmuştur. Bunu aşırıya yorumlayan ve hanımları  tamamen toplumdan soyutlayanlar olmuştur. Eski çağlarda Mısır"da tek tip giysi ve Yunanistan"da ise kadınları aşağılayıcı tarifler görülmüştür. Talibanlar zamanında ise aşırıya kaçan örtü ve peçeler günümüz insanını hayretler içerisinde bırakmıştır.

 

Sultan 2. Abdülhamit öldürülme korkusuyla Çarşafı yasaklamıştır. Bu gün gösterilen bu tepki karşısında Sultan 2. Abdülhamit"in endişesi mi var, sorusu akla geliyor.

 

Bu gün konuşulan kamusal alan ve kamusal alan dışı giyim türleri, insanlarda ikiyüzlülüğü çağrıştırır. Bir yerde farklı başka bir yerde farklı giyinme insanları dürüstlükten uzaklaştıracağı gibi, onları toplum karşısında rencide eder, ikinci sınıf vatandaş haline getirir.

 

Baş örtü her insan için farklı bir anlam taşır, biri için İslami bir emir, başka biri için, hak, başka biri için demokrasi, bir başkası için kültür vb. dir. Neticede kişinin özgür iradesidir. Başı açık bir hanımın, kendisinden farklı düşünen örtülü bir hanımın sırf kendisi gibi düşünmediği için özgürlüklerinin kısıtlanmasını talep etmek ne derece doğrudur.

 

Evet baş örtü yada diğer adıyla türban konusu çok gereksiz bir tartışma, ancak bu ülkenin ortak yarası olmaya devam ediyor. Bu konuyu sorun olmaktan çıkaran parti ve milletvekillerini şimdiden tebrik etmek istiyorum. Onların siyasi görüşleri bu konunun dışında bir durumdur. Baş örtüyü sorun olmaktan çıkarmak Demokratik Toplum ihtiyaçlarına uygun bir harekettir. Özellikle üniversite, ordu ve yargı organlarına bir kez daha bu konunun dışında kalmaları gerektiğine dikkatleri çekmek istiyorum. 26/01/2008

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Bedri Çallı Arşivi