İrfan Sarı

İrfan Sarı

Başımız belada!

Başımız belada!

Hakkâri’nin makûs talihi değişmiyor bir türlü. Dağların kenti de denilen Hakkâri'de dağ gibi sorunların arasında terbiye mantıklı ve öç eksenli bir devlet anlayışı hala duruyor.

Sığındığımız dağların arasından kendimize zar zor kurduğumuz yaşamı sürerken bir bakmışız dağların doruklarından kopup gelen bir çığ bütün bir ailemizi alıp içinde boğmuş, ya da bir taşkın gelip neyimiz var neyimiz yok her bir şeyi alıp götürmüş aç açık kalmışız.

Emek, alınteri, işgücünü; ne kar diniliyor, ne yağmur suyu, ne şimşek, ne deprem.

Doğa ana bu coğrafyada olabildiğince zorba. Kış geldi mi bitmek bilmiyor. Yaz saman alevi gibi yanar-söner. Bahar, insan mendiliyle alnını temizlemeden biter. Sonbaharda yapraklar düşmeye fırsat bulmaz.

İş aş devlet babanın verdiği maaş ve açlık terbiyesi reçetesi.

Dağa çıkarsan “Terörist”

Dağa çıkmazsan “Potansiyel suçlusun”

Aç kalırsan “Tembel”

Aç kalmazsan “Kriminal incelemedesin” düşer devletin polisi peşine nerden buldun diye.

Ya tutuklusun ya firari ya da muhtemelen ölü.

Tokat yiyebilirsin, tekmelenebilirsin, coplanabilirsin, gaz bulutunda nefesin daralabilir, tazyikli suyla kalçan yerinden çıkabilir, kolun kırılabilir, başın yarılabilir ve hatta öldürülebilirsin bir tek şansın var bu durumda susup uslu vatandaş, terbiyeli vatandaş moduna girmek.

Aksi halde başın belada!

Hakların yasalarla belirlenmiş.

Sen halksın; halkın devlete karşı boynu kıldan daha ince olmalı.

Çünkü devlet, kendini korumak için yasalar düzenlemiş. Çünkü devlet yurttaşı vergi plakasına göre hizaya sokar.

Hele Hakkâri’deysen Allah göstermesin birde Yüksekova’daysan başın - gözün her bir yerin belada!

Devletin dediği türden siyaset yapmalısın ya da devletin partisine oy vermelisin.

Devletin dediği türden vatandaş olmalısın ya da devletin vatandaşı olmalısın.

Devletin istediği tarz bir memur olmalısın ya da devletin memuru olmalısın.

Devletin istediği şekilde gazeteci olmalısın ya da devletin gazetecisi olmalısın.

Yoksa suçlu olursun.

Suç mu yok. Hakkında bir zabıt tutmak kolay iştir. Bir “Gizli tanık” tutanaklara hayalden kurma suçu dizer gider. O saatten itibaren suça batmış olursun.

Çünkü devletin vatandaşı olmamışsın.

Onun için uykunun en güzel yerinde gelip bölerler uykunu, sen zararlı vatandaşsın çünkü.
Bir gizli tanık her şeye kâfidir. Suça batar bir daha çıkamazsın. İster ağzınla kuş tut, ister kanatların olsun, ister uçmayı bil uçamazsın. Kolayca kaydırırlar ayağını. Devlete vergi vermen iyi vatandaş olmana yetmiyor. Eğer oğlunu, kızını, babanı gammazlarsan-ispiyonlarsan devletin hakiki-has vatandaşı olursun.

Kendin olamazsın…

Kendin gibi düşünemezsin…

Kendim gibi konuşamazsın…

Ya devletin istediği gibi bir vatandaş olursun ya da ceza evleri seni bekler.

Anladık, suçlu halk. Siyaset yöneticileri, gazeteciler, gençler, sivil alan, anneler, babalar herkes suçlu… Sözüm ona bu insanlar kendilerince çözümü böyle buldu. Çözümleri devletin çatısına zarar verdi.

Peki! Devletin çözümü ne?

Tutuklamak mı?

Çözümü, çözüm politikası yok, çözme isteği yok. Çözümsüzlük karşısında insanların özgürlüğünü kısıtlamak kalıyor geriye.

Ya yaz! Ya kış!

İlkbaharı-sonbaharı olmayan bir politikayla devlet olmak acı çektirmek üzerine inşadır.
İnsanların başını da belaya sokmaktır. Yurttaşların ömürlerine, yaşam haklarına müdahil olmak ve gasp etmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
23 Yorum
İrfan Sarı Arşivi