Erkan Çapraz

Erkan Çapraz

Azad

Azad

Önceki yazılarımdan birinde Kürtçe Ağlayıp Türkçe Gülmek başlığıyla sizlere yöremizdeki insanlarımızın kendilerini ifade edememe sorununa değinmiştim. Anadili Kürtçe olan insanlarımızın Türkçe bilmemelerinden doğan kendini ifade edememe sorununun yanında edindiğim izlenimler bana bir şeyi düşündürdü…

Acaba insanımız şuan sorunlara karşı eskiye oranla ne kadar duyarlı?

Hani insanımız kendisini Türkçe ifade edemese de Kürtçe muhakkak ifade edebiliyordur. Bu konu üzerinde yoğunlaşmak istedim.

İlimiz yine bol ‘kar’lı ama çok sıkıntılı bir kış mevsimi geçirirken çoğu insanımız mağdur oldu. Çoğu köy yolları aylarca açılamazken Çukurca ilçesinin bile yolu bir ara haftalarca kapalı kaldı.

Kimi köyün yolu aylarca kapalı kalırken insanlar şehre inemediler, yiyecekleri bitme noktasına geldi. Acaba insanlarımız bu durumu nasıl değerlendiriyorlar, hiç düşündünüz mü?

Sizlerle bu konuyla özdeşleşen bir sürü haberi paylaştık. Yolu kapalı olan köylere gittik, kızaklarla taşınan hastalara yol arkadaşlığı ettik. Yiyecekleri tükenme noktasına gelen köylüler bir yana dursun; “Yollarımız sonbahardan beri kapalı!”diyen insanlarımızla karşılaştık.

Bütün bunlara bizzat tanık olduğumuz için elbette bir takım detaylarla da karşılaştık. Bizler, halkımızın sorunlarını yerel medyaya taşımakla yetinmeyip ulusal medyaya da taşıdık. Böyle olunca da, ulusal kanallarda yayınlanan haberler üzerine hemen diğer gün bir bakıyordunuz ki o mağdur olan köyün sorunları bir şekilde gideriliyordu.

İlle de böyle mi olması gerekiyor? Tabi ki hayır!

Bu kış hiç ummadığım durumlarla karşılaştım. Artık milletvekillerini arayıp hesap soran, konuyu basına taşımak isteyip mağduriyetlerini dünyaya duyurmak isteyen, kendi hür iradesiyle haykırabilen, belli bir feodal yapıya boyun eğmeyip sadece insanlarını düşünerek onlar için bağırıp çağıran muhtarlarla karşılaştık. Tabi bu sadece muhtarlarla sınırlı kalmadı. Gerçekten bölgede insanlarımızda sorunlar karşısında ciddi bir direniş sezdim.

'Demokrasi köylerde' ona göre!

İnsanlarla hayvanların beraber su içtikleri çeşmeden su alan bir köy kızı: “Bu böyle olmaz, biz köylerde de demokrasi istiyoruz, bu suyu mecbur içmek zorunda kalıyoruz, çocuklar hastalanıyor. Böyle yaşamak istemiyoruz, biz de insanız!”diyordu. Bu görüntüyü izlerken ürpermiştim birden. Yaşı tahminen 17-18 olan bu kızın ağzından demokrasi kelimesini duymak ama o insanların demokrasinin ne olduğunu bildikleri için bu kelimeyi kullanmalarını sezmek insanı ister istemez etkiliyor.

“İşte böyle olmalı benim insanım” demek geliyor insanın içinden.

Feodal yapının izleri

Köy yolları haftalarca kapalı olan bir köydeyiz… Kamerayı bir delikanlıya uzatıyoruz mikrofon onda… Merakla o ağızdan çıkacak kelimeleri beklerken çocuklarını okumak için gönderdikleri bir köyün feodal zihniyetle kendilerine yanaştıklarını ve bu çıkarlar doğrultusunda kendilerinin mağdur edildiklerini ifade ediyor. Hani bir zamanlar kimse feodaliteye laf getiremezdi ya o an; "çevresindeki yaşlılardan bir tepki alır şimdi canım" diye düşünürken baktım ki etrafındakiler “Evet efendim doğrudur” deyiverdiler…

Milletvekilleri nasiplerini alıyor

Köy yolları iki ay boyunca kapalı olan ve hastalarını sedye veya kızaklarla getirip götürmek zorunda kalan bir köydeyiz. Muhtar, bağırıp çağırıyor ve ihmalkârlıktan ilgisizlikten yakınmaktan başlıyor, yetkililerin görevlerini tam yapamadıklarıyla bitiriyor. Bununla yetinmiyor. Çaresiz durumda dağ başında telefonuna sarılıyor o sinirle bir Hakkari Milletvekilini arıyor, kendilerine Salı sallanır, Çarşamba çarşafa dolanır gibi Şaban muamelesi yapıldığını söylüyor, "Buralara oy istemek için mi gelmeniz gerekiyor? Eğer öyleyse bir daha gelmeyin!"diyordu. İnanır mısınız o konuşurken kesin bir şef veya bir alt yetkiliyle konuşuyordur diye tahmin ettik. Meğer milletvekilini azarlıyormuş. Nasıl mı devam etti?... orasını tahmin bile edemezsiniz....

Azad (Özgür)

Köy yolu üç aydır kapalı olduğu iddia edilen bir köydeyiz. Köylüler dert yanıyor. Genç biri yanımıza yaklaşıyor. Belli ki içinde bir sızısı var. Önce yanımızda bekleyiverdi, bir bize bakıyor bir de yolları açmaya gelen yol açma ekipleri araçlarına bakıyordu. Sanki yol açılsa hemen koşup gidecekmiş gibi bir hali vardı. Çok geçmeden başlıyor anlatmaya. Meğer eşi iki ay önce doğum hastası olarak kızakla Yüksekova’ya götürülmüş, o rahatsız olduğu için gidememiş. Yüksekova’ya giden eşi yolları kapalı olduğundan bir daha dönememiş. Belki de iki aylık olan çocuğuna bıraktığı “Azad” ismini kulağına fısıldamak için koşup gitmek istiyordu. İki aydır koklayamıyordu ilk çocuğunu. Eee yollar açılır açılmaz atladı bir arabaya yallah Yüksekova’ya…. Çünkü oğluna verdiği ismin kelime anlamını yaşıyordu artık…

Kim sorar?

Aynı köyde bir eve giriyoruz. Tabi üç aydır o eve giren ilk yabancıların biz olduğunun farkındaydık. Evin genç kızına Senar arkadaşımız bir soru yöneltiyor: “Üç aydır yolunuz kapalı, çektiğiniz sıkıntıları özetleyebilir misiniz?”

Bizi gördüğünde neye uğradığını şaşıran genç kız belki de ilk defa bir kameraya konuşmanın heyecanını yaşıyordu. O şaşkın dudaklarından sorumuza sanki iki aydan beri ezberlenmiş gibi cevap geldi. Çünkü köyde üç ay boyunca yol kapalı kalınca tüm sorunlar adeta ezberlenmişti. Öyle ki bu sıkıntılarını bazen sarhoşlar gibi yol vermeyen çığlara haykırmak istiyorlardı.

Neyse…

Kızın cevabına gelelim. Verdiği cevap karşısında kendimizi onun ilk hali kadar şaşkınlık içinde gördük. Cevabı aynen şöyle oldu: “Vallahi üç aydır meyve yememişiz!”

Siz olsaydınız bu cevaptan sonra başka bir şey sorabilir miydiniz? Tabiî ki hayır…

Haykırmak isteyenler var artık

Evet insanımızda bir diriliş var. Artık haksızlığa boyun eğmek tahammülü yok gibi. Büromuza şikayet üstüne şikayet geliyor. Elektriği aylarca kesik olan, yollarının açılması geciken insanlar artık Yüksekova Haber’e geliyorlar. Bağırmak dertlerini birilerine iletmek istiyorlar. Bu durum belki yetersizdi, belki halen uyuyan insanlar vardı, mağduriyetlerini göremeyen insanlar...

Ama bu da iyi bir başlangıç değil mi?

Artık uyanıyoruz galiba. Çok yattık, sorunlarına karşı duyarlı, hakkını bilen arayan, soran, sorgulayan bir toplum olma umuduyla…

Neden mi?

Tabiat ana gibi, her kıştan sonra baharla beraber kendini yeniler..

 

Tıpkı AZAD bebenin babası gibi, bir an önce gidip yeni doğan çocuğunun kulağına ismini fısıldayacak…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erkan Çapraz Arşivi