Özgür Amed

Özgür Amed

Aynştayn KCK savcısı...

Aynştayn KCK savcısı...

Bir keresinde çeşitli projeler için yurtdışına gitmem gerekiyordu. Saçma sapan başvuru belgeleri, alakasız kâğıtlar ve elbette gıcır gıcır randevu-başvuru euro’ları…

Neyse konsolosluğa attım kendimi günler sonra. Gönderen kurum ve davet yollayan kurumda resmi. Ne olur olmaz diye belgeler fazladan ve 3’er 4’er götürmüşüm.

Başvurdum. Hapishane hücrelerini andıran ve bir tutuklunun görüş kabininden pek farksız olmayan o garip camların önünde bir iki temel soru soruldu. Kafalarında soru işareti kalmasın diye, fazladan bazı detayları ve gidiş amacı kısımlarına eklemeler yaptım.

Sonucu bekliyorum. Geldi…

Tabiî ki red. Pasaportta red yazısı kırmızı olduğu için beni çok etkilemiyor.

Özetle demişlerdi ki “Valla tamam bize enayi gibi gelip başvurduğunuz için ve ayaküstü kazıklama ekonomimize destek sunduğunuz için çok teşekkür ediyoruz ama izin yok sana.

Yaw iyi de neden?

Nedeni basit: “Sende geri gelecek bir tip yok. Sanki ama fakat lakin geri geleceğini düşünmüyoruz”

Bana almanca 3 kilo küfretse zoruma gitmezdi. Ama bir olası ihtimal üzerinde her şey alt üst olmanın eşiğindeydi ve elim kolum bağlandı.

Devreye insanlar girdi. Alman parlamenterler ve kurumlar görüştü.

Bizim çavreş konsolosluk bana mısın demedi, parlamenter ile dalga geçti.

“Projeyi sormuşuz bilmiyordu”,

“Gönderen kurumun haberi var mı gittiğinden?” gibi akıl dolu söylemler yöneltmişler vekile.

Amedte bir pêxas ayak üstü beni çarpsa zerre koymazdı, ama bu böyle kewaşeler insanın gözünün içine baka baka dalga geçmelerinin dayanılmaz hafifliği çok başka bir şey.

Derdini de kimseye anlatamıyorsun çünkü muhatap yok. Dersin ki adamlar iyonosfer tabakasında yaşıyor. Ulaşman için hava katmanlarını geçmen gerek.

Öyle de nalet ve gereksiz bir kompleksleri var. Ben diyorum ki birini yakalayayım en azından derdimi anlatam 1 dakika.

Parmağımı ona doğrultup “İnsan mısın şimdi?” demek istiyorum.

Sonra ekleyeceklerim vardı tabi. “İstesende kalmam o ülkende oxlım!” diye.

Diyemedim, hiçbir şey diyemedim. Patladı hepsi içimde.

Reisi cumhur ile görüşmek daha kolay böyle durumlarda. O derece yani…

Tüm resmi prosedürlerin tam olduğu, 2 güvenli tarafın ortaklığı ile birkaç gün sunumlar yapıp gelecektim ama “Bizce sen gelmezsin” diyerek, kehanetsel çıkarımlarla yok dediler. İzin vermediler. Düşünmemeye çalışıyorsun, nasıl yani? Nasıl yani geleceğini düşünmüyoruz yaw. Bırak ona ben karar verem mal mîrat. Öngörülerle iş mi olur, karar mı verilir.

Allah sizi inandırsın kravat bile takmışım giderken. Daha ne olsun, daha ne olsun abêêêê…

Aceba diyorum! Başvuruyu alan kadın arkadaş, çok etkilendi de tekrar görmek için mi bana red verdi. Nasılsa tekrar başvurur diye. Yok yok, sanmam… Ne alaka canım…

Welasıl û kelam beni pîs ettiler, kapıyı gösterdiler.

Hal böyle iken, kişisel tecrübelerden yola çıkarak;

Ortada bir saçmalık varsa, bunun varabileceği son hadde varmasından yanayım. Yoksa yakıcı içsel bir aydınlanma yaşayamıyorsun. Sarsılamıyorsun. Belleğinde ona yer veremiyorsun.

Türkiye’de KCK savcıları saolsun bu konuda çok yardımcılar. Suç delili bulmadan içeri atma kılıflarına artık başvurmuyorlar bile. Temenni, dilek ve olası öngörülerle içeri tıkıyorlar.

Bu kafa sadece kendilerine has değil. İflah olmaz, aşağılık bürokrasinin de başucu kitabı…

Buyurun son örneğine: “Van Cumhuriyet Savcısı'nın gösterdiği deliller ışığında yapılan “Bu şahısların tutuklanmamaları halinde eylemlerine devam ederek toplum barışını bozmaya devam edecekleri, bu nedenle tutuklanmalarında gereklilik bulunduğu dikkate alınarak her birinin ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verilmesi talep olunur” değerlendirme ise dikkat çeken başka bir ifade oldu.” – DİHA

Yani Bekir Kaya için “tutuklanmazsa ileride sorun olabilir. Barış tehlikeye girebilir” diyor.

Öncelikle İsa-Musa aşkına beyin hücrelerine geçmişler ve iyi sarsılmalar diliyorum sayın savcım. Hangi konsolosluk çarptı seni arkadaş? Etkileyici olsun diye İngilizce sormak istiyorum: What is your problem keko? Haaa?

Artık KCK’de hurafe ve olası olasılıklar üzerine geldiğimize göre, soyut matematikçiler ve Adam Fawer’e de geçmiş olsun şimdiden.

Nalet gelsin topu külfetinize ve öngörülerinize de... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Özgür Amed Arşivi