İbrahim Genç

İbrahim Genç

Avrupa’da faşizmin ayak sesleri

Avrupa’da faşizmin ayak sesleri

Türkiye’nin on yıllardır girmek için çaba sarf ettiği Avrupa Birliğinde (AB) son yıllarda meydana gelen gelişmeler, “AB, üzerinde kurulduğu değerlerden uzaklaşıyor mu?” sorusunun sorulmasına neden oluyor. Bu sorunun sorulmasının bir ayağını AB ülkelerinin içine düştükleri ekonomik krizler oluştururken diğer ayağını da, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra, artan İslam düşmanlığının oluşturduğunu söyleyebiliriz. En temelde de bu iki nedenin ortaya çıkardığı sonuç, AB demokrasisinin her geçen gün biraz daha yara almasıdır. Bununla birlikte AB’nin başta Türkiye için olmak üzere genel anlamda sempatisini yitirmesi kaçınılmaz görünmektedir.

Özellikle AB üyesi ülkelerde yapılan seçimlerin sonuçlarına baktığımızda bu söylemin gerçeklik payı ortaya çıkıyor. Çünkü demokrasinin beşiği olarak addedilen İsveç, Hollanda, Danimarka başta olmak üzere birçok üye ülkede göçmen-İslam düşmanı ırkçı-faşist partilerin %5 ila %20 aralığında oy alarak meclise girdiklerini görüyoruz. Bu tür ırkçı-faşist partiler AB üyesi 17 ülkenin meclisinde varlıklarını sürdürebildikleri gibi bazı ülkelerde hükümete ortak olabilecek güce de erişmiş bulunmaktadırlar.

Bugün Finlandiya’da Gerçek Finlandiyalılar % 20, İsveç’te İsveç Demokratları % 5.7, Hollanda’da Geert Wilders’in partisi % 15.5, İsviçre’de İslam karşıtı SVP % 31 ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde İslam-göçmen karşıtı ırkçı-faşist partiler yüksek oylar alabiliyorsa durup düşünmek gerek. Bu partilerin kimi İslamî değerlere açıkça küfredebiliyorken, kimi minarelerin yapımını yasaklıyor, kimi göçmenleri ülkeden kovma propagandası yapıyor, kimi de Hz. Muhammed’e yönelik ırkçı karikatürleri serbest bırakıyor. Buna son olarak Hollandalı ırkçı-faşist Geert Wilders’in kin ve nefret suçundan beraat etmesini ve yine Hollanda meclisinde İslamî yöntemlerle hayvanların kesiminin yasaklanmasını da eklemliyiz. Bütün bunlar her geçen gün biraz daha İslam ve göçmen düşmanlığının AB’de normal karşılanmasına neden olmakta ve toplumun da bunu kanıksamasını sağlamaktadır.

AB her geçen gün değerlerinden uzaklaşıp ekonomik alarm zilleri çalarken bunun nedeni olarak da bu ırkçı-faşist partiler, tüm sorunların kökeninde işçi-emekçi kesimi oluşturan göçmenleri görebilmektedir. Bu tam da kapitalist sistemin emek-sermaye çelişkisini faşizme evirme metodu olsa gerek. Ki ekonomik krizle boğuşan bazı AB ülkeleri ekonomik refahı sağlayamadıklarında ve demokrasi işlevini yerine getiremediğinde toplumun da faşist doktrinlere itibar edebileceği bir gerçektir. Ki geçmişte Almanya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde faşizmin yaygınlaşmasının temel nedeni de demokrasinin işlevini yerine getirmemesiydi.

AB ülkelerinde göçmen ve özellikle İslam karşıtlığının bir diğer nedeni de ABD’nin İslam dünyası üzerindeki politikalarıdır. Çünkü ABD, başta Ortadoğu olmak üzere birçok İslam ülkesini yakıp yıkarken ve şımarık müttefiği İsrail’i Filistinlilere karşı desteklerken Müslümanlardan aldığı tepkiyi de terörize edebilmektedir. Kendi ülkelerini harap eden ABD emperyalizmi altındaki birçok İslam ülkesinde kimi direniş örgütlerinin çaresiz kalarak başvurdukları şiddet, AB’de ırkçı-faşist partiler ve ABD tarafından halkın korkutulması yönünde propagandaya malzeme yapılmaktadır.

Bu noktada dikkat çekilmesi gereken ırkçı-faşist Geert Wilders “Sorunun temelinde faşist İslam, Allah ve Muhammed’in hasta ideolojisi var; bu ideolojinin kaynağı da İslamî ‘Kavgam’, yani Kur’an’dir.” diyebilmekte, “Fitne” adlı propaganda filminde İslam’a ve Müslümanlara hakaret edebilmektedir. Wilders ifadelerinde Müslümanlara karşı olmadığını, İslam’a ve Müslümanlığa karşı olduğunu dile getirerek de demagojiye başvuruyor. Müslümanları Müslüman yapan değerlere küfredip sonra ben “Müslümanlara karşı değilim” demesi ve pratikte de iktidara geldiğinde ilk işinin göçmenleri-Müslümanları ülkeden kovmak olduğunu savunurken Hollanda yargısı onu beraat etti. Beraat eden Wilders  "Bu yalnızca benim için bir beraat değil, Hollanda'da ifade özgürlüğü için de bir zaferdir. Artık İslam'ı eleştirmek yasal olmakla kalmıyor, İslamı alenen eleştirmek de mümkün. Buna ihtiyacımız var çünkü toplumumuzun İslamlaşması ciddi bir sorun ve özgürlüğümüze yönelik tehdittir ve bunu söylemeye artık hakkım var" derken artık İslam’a hakaretin yasal bir zemin kazandığını da duyuruyor.

Wilders’in hasta ideolojisine yakın bir parti de daha geçenlerde Danimarka’da Danimarkalıların Partisi adıyla kuruldu. Burada da yine “Her şeyden önce Danimarkalıyız” sloganı kullanılmakta ve yabancıların sınır dışı edilmesi gerektiği savunulmaktadır. Gerçi ülkemizde de bu oluşumların takipçisi olan Türk Solu dergisi ve Ulusal Parti bulunmakta. Ki yerel seçimlerde Ulusal Parti’den Balıkesir’de bağımsız aday olan Serap Yeşiltuna’yı tandık. Çalışma sistemleri ve ifadeleri Wilders ile tamamen aynı. Wilders “Fitne” filmiyle Müslümanlara hakaret ederken Türk Solu da “İstila” filmiyle Kürtlere hakaret edebilmekte ve Kürtlerin şehirlerden temizlenmesi dile getirilmekte. Wilders “Müslümanlara değil, İslam’a karşıyım” derken Serap Yeşiltuna da “Kürtlere karşı değiliz, PKK’ya karşıyız” demagojisine başvurabilmekteydi.

Sonuç olarak Avrupa’nın faşistleştiğini söyleyecek değilim; ama geçmiş yıllarda hoş karşılanmayan, tepki toplayan bu tür oluşumların her geçen gün biraz daha Avrupa’da da doğal karşılanmaya başladığını görüyoruz. Faşist-ırkçı partilerin yürütmüş oldukları kampanyaların rağbet görmesi ve hatırı sayılır oy oranlarına erişmeleri iyi analiz edilmeli. Bunlara karşın AB ülkelerinin, toplumda nefreti doğuran bu tür kampanyaları ve ifadeleri “düşünce özgürlüğü” kapsamına alıp beraat ettirmesine yönelik demokratik oluşumların seslerini yükseltmeleri ve hükümetlerin de demokrasiye daha fazla işlerlik kazandırmaları gerekiyor.

Not: Bu yazı Norveç’teki saldırıdan önce yazıldığı için son gelişmeler analiz edilmemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İbrahim Genç Arşivi