İrfan Sarı

İrfan Sarı

Ateşin kızı Zinyezda

Ateşin kızı Zinyezda

İzleyenlerin canına okuyan bir filmden değil senin güzelliğinden yazıyorum bu kez. Çok ama çok tehlikeli bir güzelliğin var, çünkü giderek yakıcı olmaya başladın bende. Ateşin güzelliği yakmadan evvel dolaşır gözlerde, eğer ateş değilsen tanrı seni neden alev saçlarla yaratmış? Kıpkızıl saçlarınla nehirleri kurutan sen, bana şiirler okutup halden hale eğiriyorsun bir çelik tarakta.

Şimdi sen gönlümün içinden geçmişsin bir kere, daha geçmene gerekte yok, orada aslını yitiren bir yeni yürek var. Bütün hatıralarıyla, bütün benliği ile bir mahkum yürek. Dağları, taşları, vahşi doğayı hayran ederken kendine beni bu yürekle esir etmiş olman haksızlık… Yakıcılık…

Bileklerin bileklerimde çok uzak bir yerlerde ateşten kelepçe olur.

Bunun hikayesi uzundur. Anlatması zor.

Bir başka düşünüyorum seni, daha başka düşünmek neyse işte o. Ateşin rüzgardan çoğalması neyse o, ya da rüzgarın kanatlarını ateşin mavisine bırakması neyse işte…

Kor kızıl kıyametim,

Seni dili yasak bir coğrafyanın ateşle yakılmış haritasında buldum, çocuklar el pençe durmuş, yiğitler selem sabahında. Elinde bastonu son nefesini son koşusunda tutanların mezar telaşının kaybolduğu bir dem. Vakit geç olsa bile…

Ve pürüzsüz bir sabahı andıran yüzüyle dağlardan derdiğim çiçekleri sana benzeterek bulmuşum. Kırmızı çiçekleri… Yani ateş kırmızısı… Yani seni anlatmanın tarifini lal bir kadından dinlemek gibi bir kırmızı… Eller ile, gözler ile dudakların müziksiz ritmiyle… Bir kadın, bir dilsiz kadın tarafından nasıl anlatılacaksa öyle… Elleriyle saçlarını tarif etmek korkunç kızıl...

Elbette devran dönecek, cennet yine güzellikler faslı olacak. Yani kor saçlım, devrim olacak dönerken devran. Ben seni yine seviyor olacağım, ama sen yine tehlikeli güzelliğinle kalbime bütün ölümsüzlük marşlarını ezberletecek ve beynimi fiyakalı ikazlarla donatacaksın.

Nazlı bir güzellik,

Yani sevdalım rüzgar gelip değmeden de dalgalanan bir deniz gibi çalım atan alev-i bir güzellik. Titrek, ürkek ama yakıcı. İntihar ettiren bir nazlılık, bir yol hikayesi değil, bir akşam romantizmi bu bir tarihi yürüyüş güzelliğidir.

Tehlikeli…

Ama bütün tehlikeler tedbir aldırmaz mı insanda. Tedbirde aşkı yücelere taşımak aşığın işidir. Öyle usta usta taşımak ve kasılarak göğüs germek.

Damarlarından aşka şarap taşımak da aşık işidir. Şarabı o damarlarda dinlendirmek, uykusunun demi tutsun diye geceyi gündüze kavuşturan salisede bile nöbette kalmak. Varsın adı mahzenci olsun. Varsın gözlerinin en sıcağında şarabı ısıtsın.

Ey nazlı güzelliğin tehlikeli ateşi!

Benim gönlümden başıma vuran ateş, seni felsefeymiş gibi sevmenin yangını. Bütün ormanlarımı yaktın. Kurumuş damarlarım ve kül olmuş toprağımla her bahar yeşil, her kış beyaz açmaya beni kuran yine sensin. Ömür saatim.

Senin kapında bin yıldır…

Duran benim, aşık olan ben!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum
İrfan Sarı Arşivi