İbrahim Genç

İbrahim Genç

'Allahuekber' sesleriyle katliam ayinleri

'Allahuekber' sesleriyle katliam ayinleri

Bu yazı için seçilmiş fotoğraftaki eli ve gözleri bağlanmış bu savunmasız insanlar birazdan “Allahuekber” sesleriyle öldürülecekler. İnsanlığa seçtiği “İslam”ın “barış” anlamına geldiği Allah’ın adını kullanarak yapılan katliam görüntülerinin en hafifi bu. Çünkü bıçaklarla kafası canlı canlı kesilen insanların vahşet görüntüleri dolaşıyor ortalıkta. İşte bu yüzden Müslümanların çoğunlukta olduğu Ortadoğu, İslam’ın “Müslümanlar kardeştir”buyruğuna rağmen savaşın ve nefretin yurdu olmuş durumda. Birçok medeniyetin ve inancın kaynağı Ortadoğu, tüm kutsal öğretilerine rağmen zalimlerin pay-ı tahtlarına  kucak açmış. İslam Peygamberi “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” buyurmasına rağmen birçok İslam ülkesi ve Müslüman, ancak birbirilerinin kanı üzerinden bir yaşam kurmuşlar. Böylece inancın “Kendin için istediğini Müslüman kardeşin için de iste” ahlakı bir kenara bırakılmış, tamamen bencil ve çıkarcı bir kapitalist kişilik yaratılmıştır. Bu da beraberinde Müslümanları, birbirilerinin kuyusunu kazmaya götürürken aynı zamanda bu ideal için bazılarını münafıklarla ve hatta emperyalistlerle ittifaka sürüklemiştir.

İşte bugün Suriye ve Mısır’da Müslümanların Kur’an-ı Kerim’deki ayetleri ve Hz. Muhammed (S.A.V)’in sünnetini anlamamasından dolayı zulüm devam ediyor. Müslümanlar, birbirilerinin kardeşi ilan edilmelerine rağmen kimi zaman bir cami çıkışında, kimi zaman da bir hak için meydana döküldüklerinde birbirilerini katlediyorlar. Birbirilerini katlederken de “Allahuekber” diye bağırıyorlar. Bugünlerde özellikle Batı Kürdistan’da –Nam-ı diğer Rojava- kendilerine İslami örgüt (!) diyen El-Nusra, Irak İslam Devleti ve Bilad El-Şam gibi örgütlerin yaptıkları barbarlıklara şahit oluyoruz. Daha önce Rojava’nın dışındaki Suriye kentlerinde insanları canlı canlı kesmelerine, yüksekçe yerlerden atmalarına ve insanlara işkence etmelerine şahit olduğumuz bu örgütler, bugün Rojava’da bunu yapmaya çalışıyorlar.

16 Temmuz’dan beri savaşı, şiddeti ve zulmü Rojava’ya kaydırmaya çalışan bu örgütler, sıkıştıklarında anlaşmaya varmaya çalışıyorlar. Fakat ilk fırsatta her türlü saldırıyı gerçekleştirip son birkaç haftada özellikle Tel Ebyad (Girê spî)’ta Kürtlerin evlerini talan ettiler, bir Kürt gencinin ve yetkilinin kafasını kestiler. Bütün bunları yaparken de ağızlarına asla yakışmayan “tekbir”ler getirdiler. Alınan haberlere göre El Nusra ve türevleri, kendilerince hutbelerinde “Kürtlerin canlarını, mallarını, kadınlarını” kendilerine helal sayıyorlardı. Oysa Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde “Müslümanlar  kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz.”  diyor. İşte bu yüzden bir halkın toprağına tecavüze kalkışıp orda da barbarca davranıp bir de “Allahuekber” diye bağırmanın İslam’la bir ilgisi olabilir mi?

Olamaz; çünkü Hz. Muhammed ilk vahyiyi aldıktan sonra Allah “ve rabbeke fekebbir (Allah’ı tekbir et, 74/3)”  derken, Müslümanlara bir sınır da çiziyor. Çünkü tekbir; Allah karşısında insanoğlunun acizliğini, noksanlığını kabul edip her türlü kibirden uzaklaşmasının ifadesidir. Yoksa, bir insanı öldürmekle kalmayıp ona işkence etmek, kafasını koparmak değildir. Hükmün üzerinden kalktığı bir mevtanın organlarını kesmek, kulaklarından tespih yapmak da Müslümanlık değildir. Bunun adına barbarlık denir ki 26.07.2013’te  bizzat Diyanet’in camilerde okuttuğu hutbe de bunu ele alıyordu. Tabii bazı çevrelerce bu hutbe eleştiri konusu oldu. Bunun üzerine Diyanet açıklama yapmak zorunda kaldı. İşte söz konusu hutbede eleştirilen bölüm: “Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Bağdat’ın sokaklarında, Şam’ın çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u ekber demesi ne hazindir. Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, artık onlar katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsrandır Ya Rab!  Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu öğütleyen bir dinin mensuplarının, bunu yaparken en yüce kelimeyi dillerine alabilmelerinden daha hazin ne olabilir. Tekbiri bir katlin, tekbiri siyasi bir emelin, tekbiri bir sûiistimalin, tekbiri bir ticaretin sloganı haline getiren Müslümanların ‘hayye’ale’l-felâh’ çağrısına mazhar olmalarını ne kadar bekleyebiliriz? Allah’ın büyüklüğünü küçük emellerimize âlet ettiğimiz sürece, nasıl kurtuluş umabiliriz? Allah’ın zulme razı olmayacağını bile bile, O’nun adını hayal edilemeyecek yerlerde tekbirlerle dillendirmek, İslam’a karşı işlenen ne büyük bir cinayettir.” 

Şüphesiz ki Allah “eşref-i mahlukat” dediği insanlığa yapılan zulmü kabul etmez. Allah’ın resulü de alemlere rahmet diye gönderilmişken bu katliamları, zulümleri onaylamaz. Sadece Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’ni okumak bile bizim bunu anlamamıza yetecektir. İster Müslüman olsun ister olmasın, insanlığın İslam’da nasıl güvende olduğunu Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde “İnsanlar! Bugünleriniz nasıl  mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.” deyip hesap gününü hatırlattıktan sonra “Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!” uyarısında bulunuyor. İslam’ın barış, hoşgörü ve kardeşlik çağrısını unutanlar; maalesef ki dini kullanarak Kürtlere her türlü zulmü yaptılar. Oysa kendi içinden yüzlerce evliyalar, seyyidler, şeyhler çıkarmış Kürtlere kimsenin dini öğretmesi haddi değildir.

Not: Bu yazı, El Nusra ve IŞİD’in Ağustos 2013’te Rojava’ya yönelik saldırıları üzerine yazılmıştı. Maalesef ki zulüm ve barbarlık bitmiyor. Bu sebeple yazıyı tekrar siz değerli okurlarımızla paylaşıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İbrahim Genç Arşivi