İrfan Sarı

İrfan Sarı

AKP devletinin polisleri

AKP devletinin polisleri

Hiç abartısız Kürt-Türk bağımsız milletvekillerinin YSK tarafından memnu haklarının iadesi gerekçesiyle adaylıklarının iptal edilmeleri henüz gelişmekte olan Türkiye demokrasisine indirilmiş ciddi bir balyozdur.

Hukuk bir ihbar mektubunun gazına gelmiş ve en nihayetinde yumuşatılmış kavramlarla karara revizyon yapabileceklerine dair mini manevralar yapmışlardır.

Hukuk adamı nettir mini de olsa sözlerinde esneklik payı olmamalıdır. Ama hukukta hukukçuda olsa eğer verdiği kararda boşluk bırakmışsa düşeceği durum budur yani az mini manevrayla dolaylı dolaylı cevap olma durumu.
 
Her şey bir kenara halka yaşattıkları bu kâbusa dair de bir açıklama ihtiyacı duymaları gerekir diye düşünüyorum.
 
Halkın benimsemiş olduğu adayların adaylıkları konusundaki iptal nedeniyle yapılan eylem ve gösterilerin demokratik mecrası polislerin sert tutumlarıyla karşılık bulması da biraz bu kararın altındaki nedene bağlıdır.
 
AKP’ye yani başka tanımla iktidara yakın olmayla ilgilidir.
 
Evet, denilebilir ki polis de, savcı da, hakim de yurttaş kimliği ile sempati duydukları ve görüşlerine hizmet eden siyasi partilere karşı duyarlı olabilirler keza bu onların vatandaşlık hakkıdır.
 
Ancak bağlayıcı olan onların bir siyasi partinin temsilcisi değil devlet memuru olduğudur.
 
Kürtlerin ve Türklerin alın teriyle kazandıkları parayla maaşlarını aldıkları noktası bağlayıcılığı olan diğer bir olgudur.
 
Görevlerini ifa ederken siyasi görüşlerine yenik düşmemeliler.
 
Maalesef kitlelere müdahale edilirken görülen manzaradan bu noktaların polis tarafından unutulduğu ve şiddet uygularken taraf olarak kendini gördüğüdür.
 
Kin yüklenmiş bir şekilde kitlelere saldırmaları tanımsız değildir tabiî ki.
 
AKP devletinin polisi olarak tanımlayabilmek mümkündür.
 
Keza devletin polisi devleti oluşturan bireyler topluluğuna karşı sorumluluk alır. Ama bir polisin tekme tokat insanları dövmesi başka bir şekilde izah edilemez. Gözaltına alınırken dahi şiddete tabi tutulup karakol yerine AKP il binasına götürülmeleri ise tam anlamıyla deşifre olmanın adıdır.
 
Saldırganlıklarının boyutu düşmancadır.
 
Bismil’de gerçek kurşunla saldırı gerçekleştirilmesinin arkasında da bu düşmanlığın aklı yatmaktadır. Devletin yerel boyutunun olduğu bir ilçede polisin tek başına karar almış olduğu anlamı çıkmaz ama yine de polis Kürtleri vurmak için gönüllü görülüyor.
 
Hakkâri’de çözüm çadırına müdahale sırasında çadıra bıçakla zarar vermeleri ise gözü dönmüşlüktür. Cansız ve masum bir maddeye bile bir bukle insani davranamamak izah edilir gibi değil.
 
Sadece Kürtlere mi?
 
Bunlar olurken Kürt illerinde; Adana’da bir gurup öğrencinin parasız eğitim istemelerine karşı polisin aldığı tutum ise insanın kanını dondurur cinstendi. Kendi kanından ve canından çocukları yerde sürüklemelerinin nedeni ise AKP hükümetine karşı parasız eğitim istemek. Oysa devletin böyle bir anayasal sorumluluğu var fakat söz konusu olan iktidara karşı bunu istemek olarak algılanıyor.
 
Atatürk’ün ülkeyi teslim ettiği gençlik bu halde şimdilerde…
 
Gençliğe hitabenin asıl hitap ettiği polisler mi yoksa üniversite gençliğimi onu tam kestiremiyorum bunu da söylemekte fayda var.
 
Uygulanan şiddetin oranı-orantısızlığı bir yana insani orantıyı görmemek hayal kırıklığı.
 
Bu fotoğraftan yola çıkarak bütün bu faşizan uygulamalara rağmen halkın sağduyulu davranışını da alkışlamak gerekiyor. Türkiye’nin demokratikleşen halkı karşısında anti demokratik duran kurumlarının dönüşümünü sabırla ancak bu halk bekleyebilir. Dünyada başka hiçbir halk bu kadar sabır yüklü değildir.
 
Onun için bu halkın kadrini bilmeyenlere bir hatırlatma olsun bu yazı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Sarı Arşivi