Abdullah Öcalan Zehirlendi İddiası
Bugün bazı önemli gördüğüm hususlara kısaca değinmek istiyorum. Abdullah Öcalan'ın avukatları 01 Mart 2007 tarihinde İtalya'nın başkenti Roma'da müvekkillerinin sağlık durumuna ilişkin bir basın toplantısı yaptılar. Müvekkillerinin saç örnekleri üzerinde Dr. Pascal Kintz tarafından Fransada yapılan tıbbi inceleme sonucunda müvekkillerinde tehlikeli oranda stronsiyum ve krom elementine rastlandığını, bunun da uzmanlarca 'kronik zehirlenme' olarak değerlendirildiğini ileri sürdüler. Ayrıca Türkiye'ye "bağımsız bir tıp heyeti" gönderilmesini istediler ve Öcalan'ın nefes, cilt sorunları olduğunu belirterek, uyumasını engelleyen ciddi acılarının olduğunu açıkladılar. Acaba iddialar doğrumu?
Adalet Bakanlığıysa bu iddiaları uluslararası ilgiyi yeniden Öcalan'ın üzerine çekme çabası' olarak değerlendirdi ve Abdullah Öcalan'ın "toksik metalden" zehirlendiği iddialarına "Abdullah Öcalan'ın sağlık muayeneleri düzenli olarak yapılmaktadır. Bugüne kadar ciddi bir sağlık problemi olmamıştır" açıklamasıyla yanıt verdi.
Adalet Bakanlığı yetkililerine göre, Öcalanın saç kılının dışarıya çıkarılması mümkün değil. Bu cümle bence hiç inandırıcı değil, örneğin Abdullah Öcalan kendi saçını önceden kesip, görüşme sırasında masanın üzerinden üfleyerek avukatlarına ulaştırmış olabilir. Kaldı ki, bu konuda avukatlar uygun ortamda bunları nasıl elde ettiklerini delilleriyle açıklayabileceklerini belirttiler. Üstelik bir süre sonra şu an analize konu olan saç telleri ile sonradan alınacak numuneler de karşılaştırılarak doğruluğu tespit edilebilir. Adalet bakanlığı tepki göstereceğine bunu yapmayı, yani örnekleri karşılaştırmayı isteyebilirdi.
Ayrıca gerçek olmayan delilden yola çıkarak böylesi bir adım atmaya kalkışılması Kürt siyasetine de Abdullah Öcalanın şahsına da büyük bir darbe vuracağından, avukatların gerçek olmayan delillerden hareketle birşeyler yapmaya kalkışmasının akıl karı olacağını hiç sanmıyorum. Bütün bunlardan dolayı konunun ciddiyetle ele alınması şarttır ve olayın tibbi sonuçlarına bakmak büyük önem arz etmektedir.
Fransız uzman Dr. Kintz bu konuyla ilgili laboratuara gelen kişilerin, saçların Öcalan'a ait olduğunu başta belirtmediklerini, bunu araştırma neticelendikten sonra öğrendiğini ifade etti. Önümüzdeki günlerde daha geniş değerlendirmelerde bulunabileceğini vurgulayan Doktor Kintz, "Ben hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim. Toksiklenmeden bahsettim. Ve bahsini ettiğim saçların sahibinin doktor tarafından izlenmesi gerektiğini dile getirdim." şeklinde konuştu.
Peki tıp dilinde Toksiklenme nedir?
TOKSİK, tıp dilinde zehirli, zehirleyici anlamına geliyor. Ağız yoluyla alındığında veya herhangi bir yolla emildiğinde biyolojik sistemlerde hasar veya ölüm oluşturan maddelere toksin veya zehir, toksinlerin etkilerini inceleyen bilim dalına da toksikoloji denir. Toksikoloji terimi Yunanca ok zehiri anlamına gelen toxikos ve toxikon ile bilim dalı anlamına gelen logos sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
Adli toksikoloji de özellikle ölüm veya ciddi yaralanmayla sonuçlanan vakaların tıbbi yönüyle meşgul olur. Örneğin Kazaen veya kasti olarak tarım ilaçları ile zehirlenme vakalarında, olay yerinden elde edilen bulguların analizlerini yapar. Zehirlenmelerin medikolegal yönüyle ilgilenir, dokudaki kalıntılar ve ölüm arasında ilişki kurarak zehirlenme etkeninin tanımını yapar ve miktarını ölçer.
Zehir, doğasında zararlı olan bir kimyasal madde iken, toksik maddelerin zararlı olabilmesi için dozajın önemi büyüktür. Her şey toksiktir, önemli olan dozajıdır. Özellikle solunum, yeme, içme, direkt ilişki sonucunda vücuda giren krom, cilt hastalıkları, burun kanamaları, bronşit, kronik öksürük, mide rahatsızlıkları, ülser, solunum yolları sorunları, savunma sisteminin zayıflaması, karaciğer ve böbreklerde zayiat, genetik bozukluk, akciğer kanseri ve ölüme sebebiyet veriyor.
Konuyla ilgilisi olduğu için Abdullah Öcalanın, avukatlarıyla yaptığı görüşmede kendisi sağlık sorunlarını dile getirdiğinde, onun vermiş olduğu bilgiler, kendisinin sağlık durumuna ilişkin son bir yıldır artan şikayetleriyle de örtüşüyor. Çünkü Abdullah Öcalan kendisinin uyku sorunu olduğunu, boğazındaki o akıntının her zamanki gibi boğazını yaktığını, dilinde damağında yanma olduğunu, vücudunda kaşıntı olduğunu, kafasının arka kısmında kaşıntı olduğunu, sürekli kaşıntısı olduğunu dile getiriyor. Ayrıca kendisinin diz ve diz altında kaşıntı ve deride beyaz, pul pul dökülme olduğunu kamuya açıklıyor. Kendi kollarında da kaşıntı ve derisinde dökülme olduğunu belirtiyor. Bunun yanında kendisinin bir kulağında da vıızzzzzzz gibi bir çınlama olduğunu anlatıyor.
Son gelişmelere paralel olarak İmralı Adası'na Adalet Bakanlığı'nın gönderdiği bir sağlık heyeti geldiğini, heyette bir profesör ile iki doktorun olduğunu fakat toksikologun olmadığını, kendisinden heyetin kan, idrar ve saç örneği aldığını, bulunduğu ortamdan, duvardan numunelerin alınmadığını belirtiyor. Tutuklu bulunduğu odanın duvarlarının muhakkak incelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Eğer Öcalanla ilgili onun avukatlarının iddiaları ve tıbbi teşhisi doğru ise ki, veriler bunu işaret etmekte, ister istemez bağımsız doktorlardan ve toksikologlardan oluşan bir heyetin Öcalanın bulunduğu İmralı cezaevinden numuneler alarak bu numuneleri incelemeleri ve sonucunu kamuya belirtmelerinin doğru olacağına inanıyorum. Aksi takdirde bazılarının Abdullah Öcalanın öldürülmesinden endişelendiği kanısı doğacak ve bütün göstergeler onun İmralıda öldürüleceği yolunda olacak. Bu durumda Türkiyeyi ister istemez bir kaos ortamına sürükleyecektir. İşte bu tehlikenin önlenmesi gerekir.