Mustafa Acar

Mustafa Acar

ABD, Israil ve İran

ABD, Israil ve İran

Washington’da her sene düzenli olarak yapılan İAPAC (Amerika – İsrail Kamu İşleri konferası) 4 Mart’ta start aldı. Yaklaşık 3 gün sürecek olan bu konferans, Dünyanın kaderini değiştirebilecek kararlarla son bulmaktadır.

İAPAC ile ilgili sizi kısaca bilgilendirmek istiyorum. 

1963 yılında kurulan İAPAC, ABD-İsrail ilişkilerini düzenleyen ve dünyanın en güçlü lobisi olma özelliğini taşıyan bir kuruluştur. 55.000 üyesi bulunan bu kuruluşun yaklaşık 65 milyon dolarlık devasa bir bütçesi mevcuttur. ABD kongresine hakim olan bu lobi, ABD -İsrail ticaret ilişkilerinin düzenlemesinde ve ortak askeri programların  geliştirmesinde önemli  bir etkiye sahiptir. İAPAC gücünü 300 milyonluk ABD nüfusunun yüzde ikisini oluşturan 6 milyonluk Yahudi nüfusundan almaktadır. Yüzde ikilik gibi küçük bir rakama denk gelen bu nüfus, ABD milyardelerinin yüzde  ellisinden fazlasını içinde barındırmaktadır. Son yıllarda sadece ABD başkanlık seçimlerine 56.8 milyon dolarlık bağışta bulunmuştur. Bu yüzden bu lobinin gücünü arkasına alamayan bir siyasi yapının ABD siyasetinde söz sahibi olması imkansızdır.                                                          

13.000 üyenin katıldıği bu seneki konferansın ana gündem maddesi, İran ve geliştirmekte olduğu nükleer programdı. İsrail`in İran’a olası saldırısı için gerekli olan ABD desteğini sağlamak konferansın önemli bir maddesiydi.

Konferansın ikinci gününde söz alan Obama, mevcut Netanyahu hükümetini benimsememesine rağmen, ABD'de yaşayan Yahudi nüfusunu karşısına almaktan çekinmekte ve, bir önceki yazımda belirttiğim üzere 6 Kasım Başkanlık seçimlerinde seçilebilmek için Yahudi lobilerini arkasına almak zorundadır. Amerika'da seçimlerin kaderini büyük ölçüde Yahudi sermayesi ve Yahudi seçmeni belirlemektedir. Bu yüzden Obama’nın, İsrail’in İran politikasına kayıtsız kalma gibi bir lüksü bulunmamaktadır.

Obama’nın konferastaki konuşmasından bir özet çevirmek istiyorum size: 

“ABD ile İsrail arasındaki ortaklığı korumak için çok çalıştık. İAPAC`in çalışmaları ABD-İsrail ilişkilerinin yegane temelidir. İsrail`in ulusal güvenliğini, Amerika’nn ulusal güvenliği kadar önemsemekteyiz. İran’ın elinde bulunulacak olak nükleer silahların bir terrör örgütünün eline geçme riski vardır. Bu durum Dünyanın istikrarsız bölgelerinin birinde, silahlanma yarışını tetikleyebilir. Bu yüzden İran’ın nükleer silah edinmesini önlemek için Amerika’nın tüm güçlerini harekete geçireceğinden şüpeniz olmasın. İranlı liderlerin elinde hala doğru kararı alma şansı bulunmaktadır; aksi takdirde sonlarının ölüm olacağı bir yöne doğru giderler. Yönetimim boyunca her zaman barışı savaştan üstün tuttum; bu yüzden, diplomasi yoluyla İran’ın üstüne daha çok gideceğiz. ABD ve çıkarlarını savunmak için gerektiğinde güç kullanmakta tereddüt etmiyeceğiz.” 

Obama konuşmasına şu tarihi sözle son verdi: “İnsanlar sözleriyle değil, yaptıklarıyla yargılanır. Eğer kalbimin hangi tarafa yaslandığın öğrenmek istiyorsanız, daha önce yaptıklarıma bakın.”

İAPAC konferansında, Obama’dan sonra söz alan Netanyahu: “Kimsenin İsrail`in güvenliğiyle kumar oynamasına izin vermeyecğiz. İran`ın elinde bulunacak olan nükleer silahların, Hamas ve Hizbullahın eline geçme riski tüm dünyanın güvenliğini tehlikeye sokacaktır. İran`ın nükleer programından vaz geçmesi için elimizden gelen bütün seçenekleri Masada bulunduracağız.” dedi.

Politik duruşuyla, dünya siyaset arenasına güven vermeyen İran Rejimi, sahip olacağı nükleer geliştirme programıyla, dünyayı tedirgin etmektedir. İran'ın, ısrarla nükleer programını, enerji geliştirmek ve üretmek için kullanacağını belirtmesi ilerde nükleer silah sahibi olmayacağı anlamına gelmemelidir, Dünyada nükleer gücü caydırıcı bir unsur olarak kullanan güçlerin, bu gücü ilerde birbirlerine karşı kullanma olasılığını kimse gözardı edemez. Özellikle Orta Doğu gibi bir coğrafyada… Gücü ele geçirenlerin, diktatörlüklük güçlerini koruyabilmek için devlet gücünü, kamçı gibi kullandığına hepimiz tanık olduk . Arap devrimi sırasında bu diktatörlerin, ayakta kalmak için ellerinden gelen tüm gücü nasıl çılgınca kulanabildiklerine tanık olduk. (ileriki yazılarımda “DİN, DEVLET VE KÜLTÜR” üçlemesinde, bu diktatörlerin, güçlerini nerden aldıklarını irdeliyeceğim sizin için)

Kısaca değinmek gerekirse, örneğin Kaddafi gibi sosyopat diktatörlerin ellerinde nükleer güç olsaydı, diktatörlüklerini korumak için bu gücü kullanacaği şüphe götürmez bir gerçekti. Suriye’de Esad`ın elinde bu güç olsaydı; Dünya devletlerinin onun iç işlerine karışmasını önlemek için, caydırıcı bir güç olarak kullanabilirdi. Halkının en küçük demokratik taleplerini, demir yumruk ile sindiren ve yüzlerce vatandaşını öldürmekten hiç çekinmeyen Radikal İran Rejiminin, nükleere olan sevdasının, tüm Dünyayı felakete sürükleyebilecek bir gerkçek olduğunu yadsımamak gerekir.

İsrail’e gelince, 1944 Holocaust'tan (Yahudi Katliami) sonra, ister istemez bir güvenlik paranoyasının içine sürüklendi. Bu paranoya, Yahudi toplumunda kendini sürekli koruma içgüdüsünün oluşmasına neden oldu. İsrail'in bu paranoyadan kurtulma olanağının dünya barışına katkıda bulunacağından eminin. Dünyanın silahlanması konusunda İsrail'in katkılarını yadsıyamayız. Hızlı bir şekilde gelişen silah sanayisini, dünyanın bir çok pazarına pazarlayan İsrail, tarihsel misyonuna zarar vermektedir. Çünkü silahlanmış olan bir dünya, her türlü tehlikeye gebe kalabilir ve Ortadoğuda İsrailin çok da sağlam diyebileceğimiz dostları olmamakla beraber düşmanları çoktur.

Yazımı bitirmeden, gerçeğe yakın bulduğum teoriyi sizinle paylasmak istiyorum. Evrendeki canlı yaşamına (dinlere göre kıyamet) son verecek olan yine insanoğlunun kendisi olacaktır; üretmiş olduğu nükleer silahlarla veya ilerde daha da geliştireceği korkunç silahları kullanarak bu sonuca varacaktır. Diyerek; tedirginliğinizi arttırayım; çünkü tedirgin olmak duyarlı olmaktır.

Bir sonraki yazida görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın lütfen.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Mustafa Acar Arşivi