Özgür Amed

Özgür Amed

2 ses... 2 direniş

2 ses... 2 direniş

Yaklaşık 2 yıl önce idi.

Yazın tam ortası… Batman’da bir öğle ortası.

Gökten ateş meteorları yağmış ve şehir istila edilmiş gibi.

Allahtan kutuplara çok yakın değil Batman! Yoksa buzul muzul kalmazdı. Hepsi erime manyağı olurdu.

Êle sıcak êle sıcak sormayın! Sokak ortasında buharlaşıp atmosfere karışmak üzereyiz.

Sokakta arabalar dışında çok az insan var. Diyarbakır caddesinde yürüyen birkaç kişiyiz.

Belediyeye yakın bir üç yol ağzı var. Oradan yukarıya doğru gidiyorum.

Monoton yürüyüşüm aniden yükselen bir ses ile kesildi.

Biri bağırıyor… Sokak ortasında yükselen bir ses.

Durup etrafa bakındım. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalıştım. Hızlıca tarıyorum etrafı.

Ses gittikçe yükseliyor ve bana mısın demiyor.

Artık öyle bir hale geldi ki sokakta var olan tek şey bu ses oldu!

O an oradan geçmekte olan herkes durmak zorunda kaldı. Herkes etrafa bakınıyor.

Araçlar o an kırmızı ışıkta.

Camlarını açmış hava alma derdinde olanlarda kafalarını çıkarıp etrafı kesiyor.

Onlarda sese tanıklık ediyor.

Lakin bir sorun var! Hala bağıran kişiyi görmüyoruz.

Sesi kulağımızın dibinde çınlayan şeyin hala ne olduğunu anlamıyoruz. Merak had safhada.

Son bir kez sesin geldiği tarafa kulağı keskinleştirip gözü diktim.

Gördüm…

Biraz daha dikkatli bakınca bağıran kişiyi ve sesi gördüm.

O an o sokakta tüylerim diken diken oldu.

Ve o sıcakta resmen buz kestim…

Muhteşem bir direniş, anlamlı bir başkaldırı tam önümüzde cereyan ediyordu.

***

 Bu son bayramın Arife günü Amed’ten çıktım.

Yollardayız… Urfa’yı geçip yüzümüzü sınıra yakın tarafa çevirdik.

O ara şans eseri arkadaşım arabanın CD’sini kapatıp radyoyu açtı.

Hışırtılı bir Kürtçe şarkı frekansa girince durdu.

Çok geçmeden ses berraklaştı.

Aniden yükselen ses bizi çok sevindiriyor…

“Îro çerxa şoreşê fireh digerîneeeee…. Li qadên cîhanê deng dilerizîneeee” diyor.

Bir sonraki şarkı da yine doksanlardan. Ve çok coşkulu.

Bu hangi radyo acep diye merakla bakıyoruz.  Yolda payımıza düşen nimeti anlamak istiyoruz.

Resmen sevinç ve hayranlıkla dinliyor bir sonraki parçayı bekliyoruz.

Çok geçmeden Sakine, Fidan ve Leyla yoldaşlara da yapılmış yeni bir şarkı dinliyoruz.

İlk defa duyduğum parçalar.

Araya reklam gidiyor.

“Ku em xwe ne parezin, YPG me ne parêze wê kî me biparêze?” diyor.

Sonra bir ses araya giriyor: “Radyo Dengê Kobanê” diyor.

Anlıyoruz ki Rojava’dan müzik yayını dinliyoruz.

Savaşın tam ortasında olabildiğince her alanda kurumsallaşmaya giden halk basın-yayın alanında da önemli işler başardı. Sosyal medyadan, haber sitelerini güncellemekten geri durmadılar ve Qamişlo, Efrîn, Kobanê gibi illerde radyo yayını yaparak cepheden savaş haberlerini aktardılar. Halka moral programları yaptılar.

Elbette sadece savaş haberleri değil. Direnişin de sesi olmuş durumdalar.

Radyonun şarkılarını dinledikten sonra 90’ların ruhu, kokusu, coşkusu ve anıları arabanın içine doluyor. Büyük bir umut kaplıyor her tarafı.

Bunca vahşet içinde bu halk bu kadar coşkulu şarkılar yapıp ve avazı çıktığı kadar bağırıp söylüyorsa kimse kıramaz bu inancı diyorsun. Zaten hep öyle olmadı mı…

Rojava Kürdistan’da 19 Temmuz tarihinde Kobanê’de başlayan halk devrimi bir yılı ardında bırakırken, toplumsal ve kültürel alanda da işte böyle güzellikler yükseliyor.

3 gün boyunca radyodan başka hiçbir şey dinlemedik.

Muhteşem bir direniş, anlamlı bir başkaldırı arabanın içinde cereyan ediyordu.

***

Batman’a geri dönelim…

O ana ve sese…

Birden bizi yakalayan radyodaki ses ile Batman’ın öğle sıcağında bizi durduran ses aynı inancın, umudun ve savaşın ortak adı idi.

Çünkü caddenin ortasında yükselen ses, avazı çıktığı kadar “Îro çerxa şoreşê fireh digerîneeeee…. Li qadên cîhanê deng dilerizîneeee” diyordu…

Şarkıdan iki satır okuduktan sonra o ses “Bijî Serok Apo”  ile devam etmişti.

O an oradan geçmekte ve aşka gelip bağıran birinin sesi değildi.

Olay bambaşka idi.

Kırmızı ışıkta duran araçlardan biri de cezaevinin ring araçlarından biri idi.

Sıcak olduğu için camları da açıktı. O an durmuş ışığı bekliyordu.

İçindeki arkadaşlardan biri iki parmağını o küçük tellerden dışarı çıkarıp zafer işareti yaparak ve ağzını da tellere dayayarak “îro çerxa şoreşê” şarkısını söylüyordu.

Esaretin tam ortasında herkese büyük bir ders vermekle kalmıyor; o aracı ve içindeki ideolojiyi de paramparça ediyordu.

Hepimiz gördük onu. Hepimiz şahit olduk…

İçeriden dışarıya bir köprü kuruyor ve halk ile iletişim kuruyordu sesi ile.

Çok geçmeden içerideki askerler ona müdahale edip sesini bastırdı.

Yeşil ışık yandı ve araç hızla oradan uzaklaştı.

Sessizlik bazen ses olur. Bazen de ses sessizlik olur.

Ha bir sokak ortasındaki ring aracı ha savaşın tam ortası.

Kürdün “hayat” ile mücadelesi devam ediyor. Şer ve Şervan’lık beraber yürüyor.

Ontolojik direnişini yürüten ve buna çokça şey borçlu olan Kürt halkı, bu coğrafyada “sesin” tam olarak neye ve nereye denk geldiğini çok iyi biliyor.

Ulusal bir yaratı sürecinden, bireysel dramının inşasına dek hep ses’e ayrı bir önem atfetmiş ve koruyup yaşamın kıyısında ayrı bir yere oturtmuştur. Dilden dile yolculuk ettirmiştir. Çünkü mesele derindir, ölüm kalım savaşıdır.

Selam olsun tüm o güzel seslere ve sahiplerine…

[Not: Sincan ve Bolu'daki arkadaşlara Amed'ten kucak dolusu selam ve saygılar.]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Özgür Amed Arşivi