İrfan Sarı

İrfan Sarı

1 Kurşun 9 Mayın

1 Kurşun 9 Mayın

Geçtiğimiz bayramda bir uzman çavuş tarafından vurulan Enver Turan'ı yüreğimiz acılı bir şekilde kaybettik. Hayatının bu en filiz döneminde vurulması bende etki yaratmış ve bunu kaleme almıştım. Yazıya çok sayıda yorum geldi. Yazıyı sabote etmek için başka mecralardan havayı taşımak isteyenlerde vardı gerçekten yazıyla alakalı yorum yapanlarda. Bunların arasında uzman çavuşun masum olduğuna ya da meşru savunma yaptığına kanaat eden yorumcular çoğunluktaydı.
 
Şüphesiz ki uzman çavuşun masum olduğu söylenemez. Hiç kimse kendi hukukunu uygulamayı meşru göremez meşru gösteremez.
 
Yorumların dışında mail adresime gelen elektronik postalar da vardı bunların içinde biri var ki sizinle paylaşılmaya değer diyorum:

“SORUYORUM SİZE... GERCEK DEMOKRASİ VARMIŞ...

(Kimden: hakandemmir ([email protected]), Gönderme tarihi: 12 Eylül 2010 Pazar 20:06:35, Kime: [email protected])

"Yazdıktan sonra birde okuyun size soruyorum:ağlayıp sızlayan adalet eşitlik isteyenlere soruyorum. enverin elinde ne işi var taşın polise taş atıyor. hiç ankarada izmirde yozgatta manisada samsunda polise taş tan varmı. nedir sizin dersiniz sorunuz. ben envere ateş edilerek kasıtlı yaralanmasını kınıyorum. sen bizi faşist kfa tacı eğlediysen sende benim gözümde vatan hainisin. sen bu ülkede demokrasi olmasa böyle yazabilirmisin. sen git elkaide ile bir kaç cümle yaz bakalım amerikada ne oluyor görelim seni. şimdi sana soruyorum siz askere polise saldıran teörör örgütünü kınıyormusunuz. hala elinde molotof yüzünde peçe bayram şekeri almaya gidiyormuş yalana bak hinlerden ne belenirki.
vay anasını yaaa, senin ataların nasıl yapmıştı ona baktınmı sen? senin ataların vatan hainiydi olm.vurulan envere cok üzülüyorsunda asker polis  vurulunca göbek atacaksın neredeyse dırzo. Bu vatan bizim evladım boşuna kürek sallama.size bi kaç çift söz: madem bayrağınız var madem öyle işte ö yle zırvalıyorsunuz her gün Türk bayrağı dalgalanıyor mehmetçik  tepenize biniyor peki nerde bu kürdistan dediğiniz mağara.”

Eğer derdiniz Kürdistan dediğiniz yeri öğrenmekse sırtınızdaki sırt çantasına, belinizdeki silaha, bindiğiniz savaş aygıtlarına bakın, birde etrafınıza: yanan ormanlara, vurduğunuz çocuklara, mayınladığınız arazilere eminim ki göreceksiniz.
 
Bu ülkede demokrasinin kuram ve kurallarıyla oturması için verilen mücadelenin ve bu mücadelede verilen bedelin tanımını yapmaya kalkarsam tarih bir kez daha utancından kızarır.
 
Doğal olarak bu yaşanan olay doğru değil bunu avaz üstülüğü ile dillendirmek insani görevdir, vicdan tarafının ölçüsünü dengelemektir.
 
Hangi vicdan üstünü kapatırsa vicdansızlığı ile kalır.
 
Demokrasi olsaydı kurallarıyla işletilseydi, insan hakları ihlal edilmeseydi kesinlikle ben bu yazıyı yazmazdım. Keza bu insanlık suçu işlenmezdi.
 
Ölçü aleti gibi davranıp oraya buraya kin kusmak insanları vatan hainliği ile itham etmek hangi demokrasinin panelinde var bilmiyorum en azından ben böyle bir demokrasi tanımıyorum.
 
Tehdit savurmanın arkasındaki korkaklığı anlıyorum.
 
Anlıyorum ki bir beyini susturmanın alçaklığını yazıyorum.
 
Her şeye rağmen barışın bedeli ne olursa olsun verilecektir bundan kimse zerre kadar endişe duymasın. Enver’in hayatından önemli değil benim hayatım.

* * *

Şimdi de Hakkari halkına yapılmış olan saldırıyı lanetliyorum.
 
Bu vahşetin kılavuzları alenen bir halkı korkutmak, sindirmek macerası içindedirler. Tarih, bundan evvelde bu halka uygulanmak istenen bu dayatmayı tanıyor. Nasıl olsa yaptığım yanımda kar kalıyor deyip yeniden yeniden halka saldırmak onları vahşice katletmek alışkanlıkları yeniden vücut buldu.
 
Ergenekon sanıklarının ön kapıdan içeri alınıp arka kapıdan salıverilmesi böylesi bir vahşete davetiye çıkarmıştır. Uygar bir dünyanın kapısını aralamak için verilen bedellerin bu gün hala anlaşılamaması geldiğimiz noktanın kör durması da bu ayrıcalığın eseridir. Bu ülkede başbakanların asıldığı ve şaibeli öldüğünü kim nasıl hangi dille açıklar ki.
 
Bakınız başbakan Erdoğan Menderes’in asılmasının ölüm yıldönümünde hem de kırk dokuz yıl sonra kendi hareketlerinin demokratik uygar izini çizdi.
 
Bu çizginin bir başbakanı asıldı ve çok yaygın bir kanaatte bir diğer çizgi liderinin ise zehirlenerek öldürüldüğünü hatırlatıyor bize ve o liderde bu ülkede başbakanlık ardında da cumhurbaşkanlığı yapmıştı.
 
Eğer bu ülkede insanları vahşice katledenler savunuluyorsa bir gün bu başbakanında sonunun böyle olmayacağını kimse taahhüt edemez.
 
12 Eylül karanlığının bu gün sürmediğini hangi gözü kara anlatır ki.
 
Artık bu ülke kırk dokuz yıl kaybetmemeli diye de dip not düşeyim.
 
Ve hatırlatmalıyım ki; başbakan geçmişte yaşanmış bu zalimlikten dolayı bir noktada özür diledi hatta tarihin diğer zulmü için iki damla göz ıslattı, ya yakılan-yıkılan köyler, faili meçhul cinayetler, sürgün, zindan gören Kürtlerden kim özür dileyecek, kim gözyaşı dökecek.
 
Bu vahşetin tarifi yapılacaksa fotoğrafı iyi görmek gerekir. Bir kez daha barışa giden yol mayınlandığı okunacaktır.
 
Barış bir kelimenin içindeki temel insan hakları ve demokrasinin tasviridir. Bu tasvirin kurumsallaşması için elbette ki yönetim erkinin bu meyilde olması lazım. Aksi halde küstürülen barışa giderken hep böylesi mayın tuzakları kurşunlama keyfiyeti ile tarih kirletilir.

Azgın bir tarih sayfasında barış; yoksul, çaresiz vaziyetiyle sahrada kaybolmuş bir iğneyi aramaya benzeşecektir.

Barışı elimizle koymuş gibi bulabileceğimiz koşullar mevcutken onu kaybetmeyi göze almamalıyız.

İnsanların kanının dökülmesine fırsat vermek, yoktan celallenmek kör kuyu hesabı dipsizleşmek akıl karı değil.

Bu saatten sonra dipsizleşecek bir durum varsa oda vahşettir.

Korkudur!

Korku sınırını delip vahşetin elini bırakmaktır.

Hakkari’de çardağını açmış bağdaş kurmuş JİTEM’le vahşetin elini bırakmak zor bile olsa: bırakılmalıdır. Kovulmalıdır.

Ancak o zaman başbakandan düz vatandaşa kadar herkes karşı karşıya kaldığı beladan uzak olabilir. Demokrasiye yakın kalabilir. Uygar dünyanın kapısını aralayabilir.

"Uygarlık bir harekettir, bir durum değil. Bir yoldur. Liman değil.."

İnsanlık perdesi yırtılanların Hakkâri’ye uyguladığı vahşet sımsıcak kanıyorken görülen fotoğraftan insanlığın yüreğine boynu bükük bir eza çıkar.

Oysa insanlığın kurtuluşu hep barışa, demokrasiye ve uygarlığa çıkmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
22 Yorum
İrfan Sarı Arşivi