Yeni Türkiye Eski Osmanlı mı?

Yeni Türkiye Eski Osmanlı mı?

Türkiye’nin AKP hükümetiyle beraber yaklaşık 12 yıllık serüvenine çağdaş bir gözle bakıldığında göze çarpan çok önemli detaylar söz konusu.

MEHMET RON

Tarihin büyük bunalımları, büyük önderlerin doğmasına imkân hazırlar. Dünya, öncekilerden çok farklı farklı maddi imkânlara sahip olan yeni bir çağa girdi. Bu çağı yönetebilmek adına yeni proje ve tasarımlarla ortaya çıkanların çağın yeni özelliklerini dikkate almaları gerekir. Bunu yapabilenler, büyük önder olma vasfına sahip olurlar ve tarihe yön verirler.

Türkiye’nin AKP hükümetiyle beraber yaklaşık 12 yıllık serüvenine çağdaş bir gözle bakıldığında göze çarpan çok önemli detaylar söz konusu.

Atatürk devrimleri ile ideolojik temeli atılan cumhuriyetin 91. Yılı yaklaşırken mevcut iktidarın ülkeye vadettiği ve 12 yıllık dönemi boyunca yaptıklarına bakarak gelecek hakkında çıkarımlar yapılabilir.

Laik, modernistdaha sonra da milliyetçi bir yapı öngören ilk kadrolar Osmanlı’dan kalan muazzam enkazı ortadan kaldırmak için çok sert tedbirlere başvurdular. Toplumun neredeyse her alanında değişiklikler yaparak yeni bir ülkenin tohumları atıldı. Bu değişikliklerin her biri ülke insanının ve Ortadoğu halklarının kaderini değiştirebilecek boyutlardaydı.

İslam dünyasına önderlik eden, kontrol eden ve batıdaki karşılığı “Papalık” olan “Hilafet” makamı, saltanat, alfabe, giyim-kuşam gibi çok önemli konularda devrimler yapıldı. Ülke,- bazen orantısız güç kullanılarak –yeni kadroların ellerine teslim oldu.

O dönemler toplumun geneli bu değişikliklere maruz kalırken özellikle hedef seçilen belirli odaklar vardı. Bunlar, İslami kimliğini ön plana çıkaran ya da Alevilik gibi farklı inançlarla özellikle Kürt, Ermeni gibi etnik kimliklere yönelik baskılardı.

Tarihten ders çıkararak günümüze bakacaksak bunun için 2. Abdulhamit dönemi biçilmiş kaftandır. Çünkü yaptığı projeler, attığı adımların arkasındaki ideolojik fikirlere bakıldığında AKP kadrolarının kendilerine 2. Abdülhamit’i yani muhafazakâr kesiminKızıl Sultan’ını örnek aldıkları görülebilir.

Osmanlı’nın çöküş döneminde harekete geçip bu gidişi durdurmak adına Abdulhamit’in yaptığı icraatları, AKP kadroları birebir uygulamaktadır.

O dönemin siyasi ortamı elbette daha farklıydı ancak “tehlikeler” karşısında atılan adımların benzerliği ilginçtir. Abdülhamit batının ilerleyen ve devre yön veren gelişmelerine ayak uydurmak için büyük bir yatırım hamlesi başlatmıştı. Bugün bile varlığını koruyan demiryolları, bankalar(Ziraat), fabrikalar, okullar gibi birçok eseri vardır.

Erdoğan döneminde de büyük oranda yatırımlar, hızlı trenler, tüp geçitler, duble yollar ve üzerinde Abdülhamit’in imzası olan  “çılgın” denilen projeler yapıldı. Sosyal alanda atılan adımların çoğu Abdülhamit dönemi icraatlarına eştir.

Aynı şekilde Abdülhamit, Doğu’da olası bir isyanı engellemek ve orayı tampon bölge olarak kullanmak için Kürt aşiretlerinin önde gelenlerine rütbe, para, makam gibi cazip teklifler sunup “Hamidiye Alayları”nı kurdu.

AKP kadroları siyasete atıldıklarında bünyelerinde birçok Kürt vardı. Kürtlerin yine “önde gelen” aileleri aynı cazip tekliflerle kadrolarda yer aldı. Bölgedeki “Koruculuk” sistemi güçlendirildi.

Abdülhamit çağdaş ilerlemeleri gerçekleştirirken aynı zamanda kendisine “tehdit” olarak gördüğü muhalefet üzerinde büyük baskılar kuruyordu.

Başta İttihat ve Terakki örgütlenmesinin olduğu muhalefetin zorlamalarıyla ilan ettiği “Meşrutiyet” gibi halka kısmi özgürlüklerin verildiği uygulamaların etkileri kısa sürdü.

AK Parti’i kurulduğu ve seçimi kazandığı ilk günden itibaren muhalifleri üzerinde çeşitli sindirme operasyonları düzenledi. Ülkenin belli başlı kurum ve kuruluşlarını “muhalif” gördüğü kadrolardan aldı. Medyayı büyük ölçüde ele geçirdi. Bir dönem yoğun şekilde yazarlar, gazeteciler üzerinde tutuklama furyası başlatıldı. Siyasi partilerin kadroları cezaevlerine atıldı. Yargı, güvenlik, iletişim gibi alanlarda “torba” yasalarla geniş kısıtlamalara gidildi.

30 yıldan fazla bir süre süren ve kimilerinin “iç savaş” diye adlandırdığı büyük çatışmaların temeline inme cesareti gösterildi. Baskılanan kimlikler için kısmi reformlar yapıldı. Meşrutiyet’e benzer “açılım”lar hayata geçirilmeye çalışıldı.

Abdülhamit dönemi, tarihçiler tarafından genel olarak üç bölüme ayrılır: 1. Meşrutiyet, 2. Meşrutiyet ve tahtan iniş.

Ak Parti de kendi dönemini üçe ayırır: Çıraklık, Kalfalık ve Ustalık dönemi.

Başta belirtildiği gibi, elbette ki çağın siyasi koşulları farklıdır ancak görünen o ki ideolojik kadroların olaylara yaklaşımında geçmişin izleri halen korunuyor. Yeniçağa eski usul taktiklerle girilmeye çalışılıyor.

Abdülhamit’i tahtından indiren olayların başlangıcı Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburlarının “Şeriat” istemiyle harekete geçip başta İttihatçı kadroların olduğu muhalif kesimler üzerinde şiddet eylemleri göstermesi oldu.

Muhalif kesimler üzerinde başlatılan “Şeriatçı” isyan yüzlerce muhalifin ölümüne sebep olunca tarihin seyrini değiştiren olay gerçekleşti. Adını Mustafa Kemal’in verdiği ve komuta ettiği HareketOrdusu, Selanik’ten yola çıkıp İstanbul’a müdahale etti ve isyana öncülük ettiği ileri sürülen muhalif liderler yargılanarak idam cezasına çarptırıldı.

Abdülhamit ise tahttan indirildi ve yeni bir ülkeye kapı aralandı.

Taksim’de “Gezi Parkı” olaylarına iktidarın çok sert cevap vermesinin, Balyoz, Ergenekon, KCK gibi tutuklama operasyonlarına girişmesinin ardında yatan psikolojik sebep bu olabilir mi?

Kimi tarihçiler Abdülhamit’in uygulamalarının devletin ömrünü en az 40 sene uzattığını ifade ederken hemen ardından Osmanlı’nın yıkıldığını belirtmezler.

Tarihin garip bir cilvesi sayılabilir belki ama Said-i Nursi’nin Abdülhamid’e gidip ondan Kürtlerin sorunlarına çözüm bulmasını, başta Van’da olmak üzere bölgede, aralarında Kürtçenin olacağı eğitim diliyle bir üniversitenin derhal açılması ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerde sosyal reformlar gerçekleştirmesi isteği ile günümüz Kürt çevrelerinin talepleri aynıdır. Bu talepte bulunanların akıbeti de aynı gibidir.

Said-i Nursi’yi tımarhaneye gönderen, tutuklatan Abdülhamit gibi mevcut iktidar da Kürtlere cezaevlerinin yolunu gösterdi.Muhatap kabul ettiği ismi yıllardır bir adaya hapsetti, hapsediyor. Üstelik Said-i Nursi’nin kitaplarının artık devlet matbaaları dışında başka bir matbaada basılmasını yasakladı.

Ermenilerin devlet taleplerinin önüne engel olarak düşünülen örgütler gibi bugün Ortadoğu’da bu sefer Kürtlerin devlet sahibi olmasının önüne engel olarak düşünülen ama tamamen kuralsız olan ve özellikleri tamamen vahşete, katliama dayanan “İŞİD” alayları mevcut.

Geçmişten alınmayan dersler ve tekrarlanan hatalar yüzünden ülkelerin mahvolmasına engel olmak için çağdaş, ilerici ve özgürlükçü bir yaklaşımın belirlenmesi gerekir. Bu hem mevcut iktidarın hem de cumhuriyetin 91. Yılının kaderini belirleyecektir.

Tarihin büyük bunalımları, büyük önderlerin doğmasına imkân hazırlar. Bu önderler geçmişten ders alıp geleceğe çağdaş adımlarla yürüyenler olabilir ancak. “Bazen kişilik bir tarihte,bazen de tarih bir kişilikte saklıdır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.