Milliyet operasyonu kim yaptı?

Milliyet operasyonu kim yaptı?

Yurt gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, “Çok ağır bir kışkırtmayla hepimiz gazetelerimizden olduk. Bu kışkırtmaları yapanların başında Yalçın Akdoğan vardı. Milliyet operasyonu Akdoğan’ın tertibidir” dedi.

Milliyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni ve şimdiki Yurt gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak; Milliyet gazetesindeki operasyona ilişkin konuştu. Sazak bunu, “O dönem çok ağır bir kışkırtmayla hepimiz gazetelerimizden olduk. Bu kışkırtmaları yapanların başında Yalçın Akdoğan vardı. Akdoğan daha ilk gün telefonda beni arayarak, “Siz süreci sabote ettiniz, bunun hesabını vereceksiniz” dedi. Aynı şekilde o baskılar, bu konuda tecrübesi hayli zayıf olan gazetenin son sahibi Erdoğan Demirören’in o panikle Tayyip Erdoğan’a açtığı telefonla noktalandı” ifadeleriyle anlattı.

 
Bugün gazetesinden Hasan Keleş’in Derya Sazak’la yaptığı söyleşide öne çıkanlar şöyle:
 
“İşinize son verilmesinin sebebi İmralı zabıtları mı Gezi eylemlerindeki muhalif tavrınız mı?
 
İmralı zabıtlarıyla başlayan Gezi ile son bulan bir süreç. Yani aşağı yukarı üç-dört aya sığan, Milliyet’in o dönem dürüst, namuslu gazetecilik çizgisinin bizim özelimizde, bize ödetilen bedeli. O zaman Öcalan’la ilk kez Kürt milletvekilleri görüşmeye gitmişti. Bu görüşmenin zabıtlarını yayınladık diye Tayyip Erdoğan çıktı Balıkesir’de “Batsın sizin gazeteciliğiniz” dedi. Sonra Hasan Cemal’in yazısı üzerinden gazeteye, manşete ve yayın yönetmeni olarak bana ağır şeyler söyledi. O sözcüklerin ne denli ağır olduğunu 17-25 Aralık operasyonları sürecinde çıkan telefon tapelerinde daha net gördük. Ne namussuzluğumuz ne alçaklığımız kalıyor.
 
Niye?
 
Ortadaki gerçek bir belgeyi yayınladığımız için. O belge Türkiye kamuoyunu ilgilendiriyor. Siz Kürt meselesinin çözümü için müzakere süreci başlatıyorsunuz. Kaldı ki biz bunu destekliyoruz. Hasan Cemal, Erdoğan’ın kendisine ‘Hasan abi’ dediği kadar yakın ve reformları destekleyen bir yazar. Biz her zaman çözümü savunduk. Peki bu çözüme giden yolda o yol haritasının yayınlanmasının böylesine bir patlamaya yol açmasının nedeni neydi, hâla bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

Atılacağınızı bilseydiniz, yine de yayınlar mıydınız İmralı zabıtlarını?
 
Tabii ki yayınlardım. Ben zaten onu göze aldım. Ama işten atılacağımı tahmin etmemiştim. Bugün bile neden bu kadar fırtına koparıldığını anlayabilmiş değilim

Hükümet’ten en fazla kimin etkisi oldu atılmanızda?

O dönem çok ağır bir kışkırtmayla hepimiz gazetelerimizden olduk. Bu kışkırtmaları yapanların başında Yalçın Akdoğan vardı. Akdoğan daha ilk gün telefonda beni arayarak, “Siz süreci sabote ettiniz, bunun hesabını vereceksiniz” dedi. Aynı şekilde o baskılar, bu konuda tecrübesi hayli zayıf olan gazetenin son sahibi Erdoğan Demirören’in o panikle Tayyip Erdoğan’a açtığı telefonla noktalandı. O telefon görüşmesi ne yazık ki Türkiye basın tarihinin en ayıplı, en utanılacak diyaloglarına sahne oldu. Düşünün bir gazete sahibi Amerika’da ya da İngiltere’de olsa Pulitzer ödülü kazanacak bir haber nedeniyle Başbakan’dan özür diliyor. O da onu ağlatmaya varacak kadar hakaretler ediyor. Utanç verici.
 
Bakan yalan söylüyor

Yalçın Akdoğan görevinize son verildiği gün, sizi de kastederek yazdığı yazıda şu ifadeleri kullandı: “AK Parti iktidarının yandaş medya üretmek, özgür basını susturmak veya muhalifleri tasfiye etmek gibi bir yaklaşımı, politikası veya adımı kesinlikle yoktur.” Ne dersiniz bu görüşe?
 
Yalancı. Öyle bir yapıyor ki. Her Meclis grubundan sonra, Serpil Çevikcan’a, Yıldırım Demirören’e, Fikret Bila’ya benimle ilgili her şeyi söylemiştir. Milliyet operasyonunu Yalçın Akdoğan tertiplemiştir. Hüseyin Çelik de vardır ve Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dâhilindedir.
 
Erdoğan Demirören’in gazeteyi alma sürecinden biraz bahseder misiniz?
 
Önce biliyorsunuz Karacanlar’la beraber iki ortak. Erdoğan Demirören gazeteyi satın aldıktan sonra Tayyip Erdoğan’ı arıyor: “Beyefendi ben gazeteyi satın aldım. Bir talimatınız olur mu, gazetenin başına kimi getirelim” diye soruyor. Erdoğan da direkt bir adam olduğu için, “Akif Beki’yi getirin” diyor. Demirören Akif Beki’yi gazeteye getirdi. Ama gazeteciler buna tepki gösterdi. Akif Beki iyi gazeteci olabilir, televizyoncu olabilir ama onun ligi Milliyet değil. Onun ligi Star, Sabah olabilir. Gazeteciler böyle bir tepki gösterdi. Sonuçta olmadı.
 
Peki Akif Beki bir ‘Alo Fatih’ girişimi miydi?
 
Tabii ki. Hükümet komiseri olarak oraya getirilecekti. Yiğit Bulut’u da getirmek istediler. Ben oradayken getirmek istediler. Yiğit Bulut’un Milliyet’te ne işi var. Burada şöyle bir haksızlık yapılıyor. Bunlarda ne adalet var, ne vicdan var. Madem kendi medyanızı oluşturuyorsunuz, bu kadar mı çapsız sizin etrafınızdaki insanlar. Niye kendi medyanızın başına getirmiyorsunuz da başka yerlere getirmeye çalışıyorsunuz. Akif Beki olmuyor kardeşim. Git ona yer bul. Ama o adres Milliyet değil. Nagehan Alçı’yı aldılar olmadı. Sürekli gazeteci iliştirerek medyayı kontrol altına alamazsınız. Bugün iktidar kendi korkusu tarafından kuşatılmış durumda.
 
….

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.