Kürtçe Öğretmenleri ve Bir Süreci Zayi Etmek

Kürtçe Öğretmenleri ve Bir Süreci Zayi Etmek

Öncelikle toplum hazırlanmalı ve Türkler Kürtçeyle barışmalıydı. İşte seçmeli ders, bir ısınma hareketi ve toplumu hazırlama hamlesi olarak önemliydi.

Doç. Dr. Abdullah KIRAN

Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak okutulması anlamındaki ilk girişim 2012’de başlatıldı. Bundan böyle Kürtçe de bir şekilde müfredatta yer alacak ve Kürt çocukları ana dillerini,  oldukça sınırlı ve seçmeli bir ders kapsamında da olsa, öğrenme şansını elde edeceklerdir diye sevindik. Aynı dönemde, başta Mardin Artuklu ve Muş Alparslan Üniversitesi olmak üzere, üniversitelerimizde Kürtçe lisans ve yüksek lisans düzeyinde yer aldı; okullarda seçmeli ders olarak okutulacak Kürtçe ders kitapları hazırlandı. Süreç, kimi eksikliklerine rağmen, Türkiye koşulları dikkate alındığında doğru bir eksende başlamıştı. Çünkü öncelikle gerekli zemin oluşturularak,   belirli bir program çerçevesinde, Kürtçenin önünün açılması hedeflenmekteydi.  Bu anlamıyla bir yol haritası ve bir takvim esas alınarak ilerleme sağlamak önemliydi. Evet, ana dilde eğitim temel insan hakları arasında yer alırdı; ancak Türkiye toplumunun realitesi ve Kürtlerin özgün durumu, bu hakkı bir günde elde etme ve kullanma imkânını sağlamıyordu.

Bir Isınma Hareketi ve Toplumu Hazırlama Hamlesi

Kabul etmek gerekir ki Kürtçe, yıllardır İttihatçı, Kemalist ve ırkçı politikalarla şekillenmiş olan Türkiye toplumunun, adeta bir terapiye tabii tutularak hazırlanmasıyla eğitim ve öğretimde kullanılabilirdi.  Öncelikle toplum hazırlanmalı ve Türkler Kürtçeyle barışmalıydı. İşte seçmeli ders, bir ısınma hareketi ve toplumu hazırlama hamlesi olarak önemliydi. Aynen 2010’da, Anayasanın kimi maddelerinin değiştirilmesi referandumunda adeta slogan şekline gelen, ‘yetmez ama evet’ şeklindeki süreçle benzerlikler sergilemekteydi. Bu nedenle bizler de seçmeli ders için, ‘yetmez ama evet’ dedik ve sonuna kadar destekledik. Ancak birileri, sanki daha iyisi, hemen ve şimdi mümkünmüş gibi bu süreci hiç önemsemedi; hatta boykot ederek ellerinin tersiyle geri ittiler. Oysa sözünü ettiğim aynı çevre,  Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması amacıyla, daha birkaç yıl öncesinden üniversite öğrencilerini dilekçe vermek için teşvik etmiş ve binlerce öğrenci, sırf verdikleri bir dilekçe nedeniyle, okuldan atılmak ve uzaklaştırılmak gibi farklı cezalara tabi tutulmuşlardı.

Eksik ve Yetersiz Başvuru Oranı Süreci Baltaladı

Eksik de olsa AKP, Kürtçenin önünün açılması anlamında bir girişim başlatmıştı.  Oysa Kürtler- daha doğrusu Kürtler adına siyaset sahnesinde etkin olup mecliste grubu olan yapı -  bu süreci hiç de iyi idare etmedi ve verilen bir haktan yaralanmayı bilmediler.  Hükümetin açtığı yol çok dar ve kısıtlıydı, ama eğer iyi değerlendirilseydi, bu yol çok kısa bir zaman zarfında genişler ve farklı adımlarla desteklenirdi. Son üç yıldır Kürtçe seçmeli ders yasal olarak müfredatta yer almasına rağmen, başvuru oranları öylesine düşük bir seviyede kaldı ki, ne hükümet ve ne de bürokratik mekanizma bunları ciddiye aldı.  Hükümet iyi niyetli davransa da, sağ olsun, yılların kemikleşmiş bürokratik yapısı, bu düşük seviyeli başvuruyu geçersiz kılmanın yol ve yöntemlerinde mahirdi. Kimi yerlerde öğretmen yok diye geçiştirildi,  öte yandan, ders vermekte gönüllü olan öğretmenlere de,  gidemeyecekleri köy veya ilçelerdeki okullar adres olarak gösterdi. Üstelik bu yıl, tam da derslerin seçileceği dönemde (2-13 Haziran), Lice olayları vukuu buldu ve derslere kayıt döneminin sonuna kadar devam etti.

Cumhuriyetin İlk Döneminde Alfabe Bilenler Öğretmen Yapılırken

Kuşkusuz hükümet, Kürtçe seçmeli derse olan ilgi ve rağbeti esas alarak politika geliştirmektedir. Mesele biraz da arz ve talep sorunu çerçevesinde ele alınıyor. Eğer Kürtler seçmeli derse gerekli ve yeterli ilgiyi göstermiş olsalardı, hükümet ister istemez bu hak talebine ilişkin çıtayı yükseltir ve daha kararlı adımlar atmış olurdu. Oysa ilgi olmadığı için, var olan talebin de hayat bulmaması için çeşitli bahaneler geliştirilmektedir. Şimdi de Kürtçe Yüksek Lisans programlarından mezun olmuş olanlar için öğretmenlik formasyonundan söz edilmektedir. Kürtler Cumhuriyetin ilk dönemlerine benzer bir süreçten geçmektedirler ve biliyoruz ki bu dönemde, sadece alfabe bilenler öğretmen olarak tayin edilirdi. Oysa bugün bir üniversite bitirip üstüne bir Yüksek Lisan programından mezun olanlardan formasyon istenmektedir.  Halbuki daha birkaç yıl öncesine kadar,  bir dalda Yüksek Lisans yapmış olmak, formasyon yerine geçiyordu. Öyleyse bu şart veya zorluk, neden sadece Kürtçe öğretmenleri için konuluyor? Aslında bizlerin Kürtçe Yüksek Lisans programlarında öğrencilere verdiği dersler düpedüz formasyondur. Öyle ya, bizler tezsiz yüksek lisans programlarıyla akademik personel yetiştirmiyoruz ve bu programa başvuranları, ağır bir Kürtçe sınavına tabii tutuktan sonra bölüme kabul ediyoruz.  Şimdi bu formasyon değil de nedir?

Eğer Milyonlarca Kürt Çocuğu Seçmeli Ders İçin Baş Vursaydı

Düşük başvuruların yol açtığı bir durum da, hükümetin Kürtçe öğretmeni talebini, ‘sözleşmeli öğretmenlik’  gibi ara formüllerle geçiştirmeye kalkışmasıdır. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kürtçe öğretmenliği için norm kadro oluşturma çalışmalara başladıklarını belirtmektedir. Böylece nerede bu derse yönelik talep varsa orada norm kadro oluşturulacakmış. Kürtçe öğretmenliği için bir alan kodunun belirlenip, atanmaları diğer dallardaki öğretmenler şeklinde gerçekleşmedikçe ve bu işler bölgedeki yetkililere havale edildikçe sorun çözülmez.

 Aslında, ana dilden eğitimden söz etmemiz gerekirken, bugün Kürtçe seçmeli dersleri verecek olan öğretmenlerin Mardin’deki açlık grevlerinden ve öğretmen olarak atanmalarından söz ediyoruz. Eğer milyonlarca Kürt çocuğu seçmeli ders için başvurmuş olsaydı, bugün Kürtçe öğretmen atanmalarından değil,  gerçek anlamda ana dilden eğitimden söz edebilecektik. Son olarak, kanımca Kürtçe öğretmenleri açlık grevlerini Mardin Artuklu Üniversitesi önünde değil, bu konuda gerçek bir duyarlılık ve samimiyet göstermesi gereken HDP Genel Merkezinin önünde yapmalıydılar. Devletin sorumluluğuna gelince,  unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin Kürt meselesini çözme güzergâhı ve barışın yolu Kürtçeden geçmektedir; ancak Kürtçe üzerine tesis edilmiş bir barış, kalıcı bir barış olacaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.