Kayıp yakınları Casım Çelik'in faillerini sordu

Kayıp yakınları Casım Çelik'in faillerini sordu

Yüksekova'da kayıp yakınları 1994 yılında askerlerce gözaltında öldürülen Casım Çelik'in faillerini sorup, cezalandırılmasını istedi.

YÜKSEKOVA HABER

YÜKSEKOVA- 38 haftadır Yüksekova Sanat Sokağı'nda bir arayan gelen kayıp yakınları bu hafta askerlerce gözaltına alınıp öldürülen Casım Çelik'in akibetini sordu. 

Bu gün saat 11.00'da bir arayan gelen kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin faillerini sormaya devam ediyor. Casım Çelik'in akibetinin sorulmasından önce kısa bir açıklama yapan, Yüksekova İHD yöneticisi Muhyettin Önal, İran devletine seslendi. İdamların durdurulmasını isteyen ve son günlerde Kürtler üzerindeki baskıya değinen Önal, "Türkiye'de de yaklaşık 600 hasta tutsak bulunmaktadır ve bu hasta tutsakların 200'e yakını ölüm döşeğindedir. Bu hasta tutsakların da serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi. 

Önal'ın konuşmasının ardından 1994 yılında gözaltında kaybedilen Kasım Çelik'in oğlu babasının faillerini sordu. Babasının iyi yürekli ve ailesine bağlı olduğunu belirten Çelik, ticaretle uğraşan ve kendi halinde biri olduğunu söyledi.

Çelik, babasının gözaltına alındığı günü şöyle anlattı; "Olay günü annem kardeşim Kader’i doğurmak için Şemdinli Devlet hastanesine yatırılmıştı. Babam da anneme refakat ediyordu. O gün kız kardeşim Kader dünyaya geldi.

24 Temmuz 1994 tarihinde Şemdinli'ye bağlı Ortaklar Köyü'nün Ormancık mezrasında jandarma operasyonu yapıldı. Mezrada yaşayan tüm erkekler köy meydanında toplandı. Köy meydanında Toplanan erkekler çırıl çıplak soyularak dövüldü. O dönem hamile olan Emine Çelik ile Zübeyde Uysal jandarmanın yaptıklarına karşı çıktıkları için dövüldü. Her ikisi de olayın ardından düşük yaptı. Meydanda toplanmayı reddeden Kerem İnan, orada herkesin gözü önünde vücuduna 18 kurşun sıkılarak öldürüldü. 

Kardeşim Kader Doğduktan birkaç saat sonra köyden babama haber geldi köyde olay var köye hemen dönmen lazım denildi. 

Babam ve beş arkadaşı köyde ne olup bittiğini öğrenmek için beraber köye gitmek üzere yola çıkar. Köyümüze 10. km kala Xepuşt yaylasına varınca orda bir askeri birlikle karşılaşır. Babam ve yanındaki beş arkadaşı (Hurşit Taşkın, Sıdık Şengül, Hayrullah Öztürk, Salih Şengül ve Mirhaç Çelik'i) arabadan inerek jandarmanın yanına gider. 

Orada hemen gözaltına alınırlar. Yarbay Ali Çamurcu ve Astsubay Fatih Akça, babam ve beraberindeki beş akrabamızla ile birlikte köyden gözaltına aldıkları akrabalarımız olan ( Yusuf Çelik, Naci Şengül, Reşit Sevli, Cabbar Sevli, Abdülaziz İnan'ı) orada bir daha işkence yaptıktan sonra ateşli silahlarla tarayarak katlederler. Yaylada çobanlık yapan Aşur Seçkin ise olayı gördüğü için askerler tarafında gözaltına alınır. Tek suçu çoban olmak ve olayı gördüğü için oda babam ve arkadaşları gibi orada işkence edildikten sonra katledilir. 

Bu olay üzerine daha sonra köyümüz yakıldı ve bizim Türkiye’yi terk etmemiz istendi. Zorla köyümüz boşaltıldı. Bizler Irak’a göç ettik. Üç yıl Irakta Atruş kampıda kaldık. Kampın 1997’de kapanmasının ardından Süleymaniye’ye taşındık. Daha sonra 1997’nin sonbaharında da Şemdinli’ye geri döndük" dedi.

Türkiye'de yargı kurumlarından bir sonuç elde edemediklerini ifade eden Çelik; "Bizler de bunun üzerine 2002’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduk. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye tarafından gönderilen o günkü jandarma tutanağında, köyümüz “Ormancıkta çatışma çıktığı ve mezranın silahlı çatışma sonucu yandığı” iddiasına yer verildi. Türkiye’nin AİHS’nin “yaşam hakkını” düzenleyen 2.maddesi “işkence yasağını” düzenleyen 3. maddesi ve “özgürlük ve güvenlik hakkı” başlıklı 5.maddelerini ihlal ettiğine karar verdi. Böylece yapılan vahşet mahkeme kararıyla onaylanmış oldu" dedi.

Eylem 5 dakikalık oturma eylemi ile sona erdi. 

rtghjh.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum