Kamp Armen’in tapusu vakfa iade ediliyor

Kamp Armen’in tapusu vakfa iade ediliyor

Hrant Dink’in de aralarında olduğu bin 500 çocuğun yetiştiği ve 17 gün önce iş makineleri sokularak yıkılmaya çalışılan Kamp Armen’in tapusunun vakfa iade edilecek.

Aralarında Hrant Dink, Rakel Dink ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Erol Dora’nın da bulunduğu, yaklaşık 1500 çocuğa ev sahipliği yapan Kamp Armen olarak bilinen Tuzla Çocuk Kampı’nın tapusunun vakfa iade edileceği belirtildi.

6 Mayıs’ta sabah saat 10:00 sularında Kamp Armen’e giren iş makinesi binanın bir kısmını yerle bir etti. Yıkım haberini alan çok sayıda kişinin kampa akın etmesiyle, yıkım bir süreliğine durmuştu.

Kamp Armen’in yıkılmasını önlemek için 17 gün önce başlatılan direniş örgütleyen Kamp Armen Dayanışması, dün Taksim Tünel Meydanı’nda bir yürüyüş yaparak kampın Ermeni toplumuna iade edilmesi çağrısını yapmıştı.

Radyo Agos’a konuşan Harut Özer, “Kamp Armen’in tapusu bu hafta vakfa iade ediliyor” dedi.

Evrensel’e konuşan Garabet Orunöz ise tapu sahibinin yarın açıklama yapmasını ve Çarşamba günü tapu işlemlerin başlamasını beklediklerini söyledi. Orunöz, Kamp Armen’deki kampın ise yaz boyu devam edeceğini açıkladı

Kamp Armen’in Tarihçesi

Hrant Dink, içinde yetiştiği, sonrasında da eşi Rakel Dink’le birlikte yöneticiliğini yürüttüğü Tuzla Çocuk Kampı’nı ‘Atlantis Uygarlığı’ olarak tanımlamıştı. Bu tanım, kampın el emeği özelliğine vurgu yapıyor. Kampın tarihçesi şöyle:

Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi, dört-beş öğrencinin kaldığı yetimhanenin mevcudu artmaya başlayınca, kilisenin bodrumundaki yetimhanenin taşınması için bir arazi almaya karar verdi. Kilise vakfı yönetimi, 1962 yılının Kasım ayında, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği gibi, ilgili bütün devlet kurumlarından gerekli izinleri aldıktan sonra, Tuzla Kampı’nı Sait Durmaz’dan satın aldı ve tapuyu vakıf adına tescil ettirdi. Ardından, çocuklar bütün yaz çalışarak, yüzlerce öğrencinin gelip gideceği kampı kendi elleriyle inşa ettiler.

Nasıl el kondu?

Bu arada, 6 Temmuz 1971’de, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, oy birliğiyle, vakıf senetleri bulunmayan cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinin vakıf senedi olarak kabul edilmesini onayladı. Böylece, beyannamelerinde bağış kabul edeceklerine dair açıklık bulunmayan cemaat vakıflarının doğrudan ya da vasiyet yoluyla gayrimenkul edinemeyecekleri, yasal hükme bağlandı.

8 Mayıs 1974’te, Yargıtay Genel Kurulu’nun, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin verdiği kararı onamasıyla, emsal teşkil edecek içtihat gelmiş oldu. Bu kararın ardından açılan davalarla, cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri taşınmazların büyük çoğunluğuna el kondu.

23 Şubat 1979’da, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği’ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962’de boş olarak sattığı araziyi, hiç para ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.