Jîyan Xweşe

Jîyan Xweşe

İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı ve ölüm bu kadar kanıksanmamalı. Dışarıda bekleyen aileleri o haberi duymamalı, Vicdanlar bu kadar kör olmamalı.

PERVİN BULDAN yazdı:

Bugün de ben köşenize konuk olayım dedim. Yayınlarsanız mutlu olurum. Siyasi kimliğimi bir yana bırakıp, annelik duygularımla yazmak, duygularımı aracılığınızla vicdanlı yüreklerle paylaşmak istedim.

1994’te eşimi faili meçhul bir cinayette kaybettim. Eşim öldürüldüğü gün kızımı dünyaya getirdim. Oğlum üç yaşındaydı, onlar babasız büyüdüler. Onlara hem annelik hem de babalık yaptım. Tıpkı binlerce faili meçhule giden babaların çocukları gibi büyüdüler. Doksanlı yıllarda yitip gitti babalar, arkalarında gözü yaşlı eşler ve çocuklar bırakarak. Kürt sorunu o günde vardı ve öldürülen o insanlar bu sorunun çözümü için mücadele edenlerdi. Onları öldürerek sorunu çözmeye çalıştılar, aradan 18 yıl geçti, o çocuklar büyüdü.

Şimdi hepsi gencecik pırıl pırıl insanlar. Sorun bitmedi, bugün hâlâ devam ediyor tüm yakıcılığıyla. Sorunun çözümü için o babaların çocukları devraldı bayrağı. Babaları öldürülen, köyünden zorla göç ettirilen, dilleri yasaklanan, mendil satan, Pozantı’da tecavüze uğrayan, Roboski’de katledilen, cezaevlerinde yaşlarından büyük kocaman cezalara çarptırılan çocuklarımız, bu coğrafyanın yavruları.

İki çocuğum vardı ama 2 Kasım 2012 tarihi itibari ile 4 çocuğum oldu benim, çocuklarıma iki kardeş daha geldi. Leylekler getirmedi onları, ben gittim buldum. Kulağıma fısıldadı birileri Şakran cezaevinde Hayri ile Uğur bedenlerini ölüme yatırmış diye. Hayri Mardin’li, Uğur Cizreli, biri örgüt üyeliği, diğeri propagandadan yatıyor. Buz gibi duvarlar arasında. Cezaevine giderken, heyecanlandım ikna edebilir miyim diye. Kocaman gözlerinin yanında kocaman yürekler ile karşılaştım. İkna etmek kolay olmadı, zorlandım. Hayri anlattı bana niçin bedenini açlığa yatırdığını. Kürtlerin kaybedecek bir şeyi kalmadığını. Kürtlere uygulanan zulmü, 30 yıldır ödenen bedelleri, her gün sokaklarda halkımıza yapılan baskıyı. Gaz bombalarını, tazyikli suları, ölümü ve tutuklanmaları göze alan ve direnen onurlu insanların mücadelesini. Uğur ise abilerim ablalarım bırakırsa bende bırakırım dedi. Zaten konuşmaya mecali kalmamıştı. Kalp spazmı geçirmiş rengi sararmış, gözleri büyümüştü. Fazla konuşamadı. 22. günlerinde bıraktılar açlık grevini, dışarı çıkıp uzun bir nefes aldım, ailelerini aradım, muştuladım çocuklarının ölmeyeceğini.

Peki ya aynı nedenlerle bedenlerini ölüme yatıran sayıları 10.000’lere varan abi ve ablalarının ölmeyeceğinin haberini verebilecek miyiz, 63. gününe giren, bedenlerini ölüme yatıran arkadaşlarımızın ailelerine. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı ve ölüm bu kadar kanıksanmamalı. Dışarıda bekleyen aileleri o haberi duymamalı, Vicdanlar bu kadar kör olmamalı. Haksız yere girdikleri cezaevinden tabutları çıkmamalı. Körlerin gözlerine sokup, sağırların kulaklarına haykırmalıyız hep birlikte. Onların bizim dilimizle, “Jıyan Xwaşe” (yaşamak güzeldir)diye.

“En çok pişman olduğum şey, pişman olacağım diye yapamadıklarım ve dokunamadıklarımdır” diyor, William Shakespeare.

Yarın çok geç olabilir.

Pervin BULDAN / BDP Grup Başkanvekili

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum