Gediz'de doğa katliamı hazırlıkları!

Gediz'de doğa katliamı hazırlıkları!

Dünyanın en verimli tarım arazilerinden Gediz vadisinde toprağın sülfürik asit ile yıkanarak nikel madeni elde edilmesi yönünde başlatılan çalışmalar çevrecilerin tepkisini çekiyor

MANİSA - Zorlu madenciliğe ait olan Meta Nikel Kobalt Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından Manisa'nın Gördes ilçesinde Gediz vadisinin "Sülfürik Asit Liç Yöntemi" ile nikel çıkarılacak. Encon danışmanlık şirketinin, Zorlu'ya ait şirkete "Oto clan" denilen devasa çelik kazanlarda kapalı sistem ile uygulanan maden çıkarma için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu verdi. Aynı danışmanlık şirketi bu yöntemin ilk olarak kullandığı Çal Dağı'nda nikel çıkaran VTG Holding'e ise damlatma usulü ile tamamen açık ortamda gerçekleştirilen sistem için ÇED raporu vermişti. Turgutlu Çevre Platformu (TURÇEP) Yönetim Kurulu üyesi Metin Sert, Gediz vadisinin maden şirketlerine kurban edileceği uyarısında bulundu. Çıkarılacak madenlerde kullanılan yöntem ile insan sağlığı ile oynandığını ve insanların kobay olarak kullanıldığına vurgu yapan Sert, Çal Dağı için açık sistemin uygun olduğunu söyleyerek, ÇED raporu veren şirketin, Gördes için ise kapalı sistem rapor vermesinin çelişki olduğunu söyledi. Sert, bilim insanlarının titiz araştırmaları sonucu Çal Dağı ve Gördes'in çizilen senaryo sonucu, sülfürik asit ile nikel madenciliğinin uygulanabileceği laboratuvar haline getirilmek istendiğini ifade etti. Türkiye'nin en verimli toprakları olarak bilinen Gediz havzasının yok edilmek istendiğine vurgu yapan Sert, "Burada kurulmak istenen laboratuvarda halk kobay olarak kullanılmış oluyor. Gönüllü kobaylık için, biri açık, biri kapalı, iki seçenek sunuluyor. Açık mı istersin, kapalı mı istersin? Bu 40 katır mı istersin, 40 satır mı, söylemine benzetiliyor" dedi.

'Gediz vadisi kimyasal bir laboratuvara dönüşecek'

Avrupa'da reddedilen madencilik yöntemlerinin Türkiye'de kurulmak istendiğini söyleyen Sert, "Gelişmiş ülkeler böyle bir teknolojiyi kabul etmiyor. Az gelişmiş, geri kalmış, 3'üncü dünya ülkelerinde yapın diyorlar" dedi. Gördes'te çevrecilerin ve bilim insanlarının yapmış olduğu araştırmalar ile müthiş bir çevre katliamı yaşanacağının ortaya konulduğuna dikkat çeken Sert, Çal Dağı ve Gördes göz önünde bulundurulduğunda, Çal Dağı'nda 18 milyon ton, Gördes'te 11 milyon ton sülfürik asit kullanılacağını dile getirdi. Dünyanın en verimli topraklarından olan Gediz vadisinin kimyasal bir laboratuvara dönüşeceğini, açık veya kapalı sistemin fark etmediğini belirten Sert, "Bilimsel raporlar bunu ortaya koyuyor" dedi. Sülfürik asit yöntemi ile nikel aramanın yapıldığı ülkelerin direndiğini, Balkanlar'da, Bosna Hersek'te eylemlerin olduğunu ve insanların buna karşı direndiğini aktaran Sert, "Türkiye'de de sırtına devlet desteği alarak yapmaya çalışıyorlar. Bunu hangi akıl yönetiyor? Buna hangi akıl karar veriyor? İnsanlar bunu anlamakta zorlanıyor. Gördes'e götürülecek olan kazana, halk Cehennem kazanı diyor. Çal Dağı derinleştikçe derinleşti, artık halkımız buna da cehennem çukuru diyor" diye konuştu. 

'Kansere ve enfeksiyona davetiye çıkarıyorlar'

ÇED raporlarında, ham nikel madeninin insanlar üzerinde kanserojen etki yarattığına dair hiç bir bilginin olmadığına dikkat çeken Sert, bu bilgilerin kasıtlı olarak verilmediğini söyledi. Kayalar ile bütünleşmiş bir halde bulunan ham nikeli elde etmek için kayaların patlatılması gerektiğini söyleyen Sert, Çal Dağı'nın oyulacağını, kayaların yerinden kopartılacağını, büyük kütleler halinde kayaların tekrardan işlenip kırılacağını, bütün bu işlemlerin olağanüstü düzeyde korkunç bir toz bulutu çıkaracağını ifade etti. 20 yıl boyunca, 24 saat bunun böyle devam edeceğini belirten Sert, "Bu tozlar rüzgar ile şehre ve çevreye yayılacak. Meteoroloji yetkililerinin verdikleri bilgiye göre Haziran ve Ağustos ayları arasında kuzeyden, güneye doğru 78 defa rüzgar esiyor yaz aylarında. Kış aylarını da düşünelim, bu tozlar yağmur ile coğrafyaya yayılıyor. Toprağa karışıyor, suya karışıyor, havaya karışıyor, solunum yolu ile alabiliyorsun. Çeşmeden su içmezsen, bakkaldan su alsan bile banyo yaparken nikele maruz kalıyorsun ve bunun sonucu kanser oluyorsun. Solunum yolundan kaynaklı da enfeksiyonlara maruz kalıyorsun. Kansere ve enfeksiyona davetiye çıkarıyorlar" vurgusu yaptı. 

'Halkı uyutmak, sessiz bırakmak ve kandırmak istiyorlar'

Bölgeye sülfürik asit fabrikası kurulacağını söyleyen Sert, "ÇED raporu içerisinde gösterilmeyen de budur. Dünyanın hiç bir yerinde sülfürik asit fabrikasının arazilere kurulduğuna dair bir örnek yoktur" dedi. Dünyanın en büyük sülfürik asit fabrikasının Arizona'da çöl bir arazide olduğunu aktaran Sert, "Türkiye'de nasıl bir akıldır ki, böyle bir arazide, böyle bir fabrikaya izin veriyorlar. Bu akıl işi değildir. Onlarca bilim adamının çıkardığı raporlar var ve bu raporlara kimse itibar etmiyor. Milletvekillerinin tepkilerine karşılık, 'Yok bunlar siyasi rant peşinde' diyorlar. Halk tepki gösterdiğinde, 'Hele bir bekleyin, görün ondan sonra karar verin' deniliyor. Bu halkı uyutmak, sessiz bırakmak ve kandırmak istiyorlar. Taksim'de masum bir direniş için, bu kadar gözü dönmüşçe bastırılmak isteniyorsa, böylesine vahşi madencilik uygulamasına insanların seslerini yükseltmemesi düşünülmemelidir. 5 tane ağaca karşı devletin ya da iktidarın tutumu bu aşamalara geliyorsa, kim bilir bu vahşi madenciliğe karşı, bunun içinde uluslararası dev maden şirketleri var, bizim yeraltı zenginliklerimizi yağmalamaya çalışan bu şirketler ve bu sistem hiç bir yerde yoktur" diye belirtti. 

'Burada insan üstü bir mücadele var'

Madencilik yasasına değinen Sert, "Dünyanın en kötü örneklerinden biridir bizim madencilik yasası. İnsanı yok sayan, halkı yok sayan bir anlayış buralara kadar geliyor. Burada insanlar sadece yaşamları için, çevrelerini korumak için değil, aynı zamanda gözü dönmüş, obur, kar hırsına karşı ve aynı zamanda bununla işbirliği yapan cehalete karşı da bir mücadele veriyor. Burada insan üstü bir mücadele var" dedi.

'Bize bırakacakları büyük bir maden çöplüğüdür'

Türkiye'de yerin üstündeki her şeyin yabancı sermayeye teslim edildiğine dikkat çeken Sert, şöyle devam etti: "Biz yerin altında mı millileşiyoruz? Sorun yeraltı zenginliklerimizi yabancılar, dış devletler göz dikmiş ve yağmalanması içinde bir yağma yasası çıkarılmış. Türkiye'deki madencilik yasasının taşıdığı anlam bu. Bunu kimler yağmalayacak, yandaşlar ve yabancılar. Yabancılar yerin altındaki zenginlikleri alıp götürecekler, ama bize bırakacakları büyük bir maden çöplüğüdür. Çal Dağı'ndaki maden ocağı 15 yıl sonra bir sefere mahsus olarak Türkiye'ye bırakacağı gelir 1.2 milyar dolar. Kesintilerden sonra arta kalan ise 163 milyon dolar ediyor. Manisa yöresinin sadece tarımdan elde ettiği gelir 2 milyar doların üzerinde. 15 yılda 30 milyar dolar yapar. 163 milyon dolar ile 30 milyar doları hangi akıl takas eder. Burada insanları size iş vereceğiz, çocuklarınıza iş vereceğiz diyerek kandırıyorlar." 

'Bu bir İngiliz oyunudur'

Yabancı maden şirketlerinin bazen işleri zora girdiği zaman bir takım izinleri daha kolay alabilmek, toplumdaki antiemperyalist anlayışı ortadan kaldırabilmek ve kamuoyunda oluşan tepkileri nötralize ederek ortadan kaldırmak için şirketi Türkleştirmeye başvurduğunu söyleyen Sert, "Zorlu Madencilik, işleyen sistemin halka ve çevrecilere karşı B planının ürünüdür. Bu bir İngiliz oyunudur. Gördes'te yapılmak istenen madenciliğe karşı insanların, Manisa'da Çal Dağı'nda sergilenen tepkiyi göstermemeleri için işi kılıfına uydurmaya çalışıyorlar. Vahşi madenciliğe karşı toplumda bir uyanış var. Vahşi kapitalizm artık insanların ortak yaşam alanlarını tehdit edebilecek kadar gözü dönmüş bir saldırganlığa dönüşmüş. İnsanları ve halkı yok sayacak kadar suyuna, ağacına, ormanına kadar her şeyine göz dikmiş durumda. İnsanlara yaşam hakkı, nefes alma hakkı bırakılmıyor. Gezi Parkı'ndaki insanların ayaklanmalarının sebebi insanların nefes alma ihtiyaçlarından kaynaklanıyor. Çal Dağı'nda 2 milyona yakın ağaç kesilecek. Dünyanın hiç bir yerinde bu kadar ağaç kesilmesine izin verilmez" diye konuştu. İBRAHİM ÇOŞKUN - DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.