Dengbêjlerin anlatımıyla 72 fermana direniş

Dengbêjlerin anlatımıyla 72 fermana direniş

Yaklaşık bin yıldır Êzîdîler 72 kez katliamdan geçirildi. Kimi zaman bir Êzîdî aşireti, kimi zaman da bir Êzîdî bölgesi çembere alındı.

PERWER YAŞ / ANF

Yaklaşık bin yıldır Êzîdîler 72 kez katliamdan geçirildi. Kimi zaman bir Êzîdî aşireti, kimi zaman da bir Êzîdî bölgesi çembere alındı. Günümüzde artık Êzîdilere soykırımın kod ismi olarak kayıtlara geçen 72 fermana karşı direniş ise hep vardı. Bu direniş Kürt sözlü edebiyatının da vazgeçilmez bir konusu oldu. Dengbêjler en çok Eganê Meyro, Şêx Mirzayê Ankosî ve Derwêşê Evdî destanlarını anlatır.

Îbrahimê Şêx Almanya’nın Hannover kentinde yaşıyor. Êzîdî inancında önemli yer tutan şeyh geleneğinden geliyor. Bu yüzden olacak ki Viranşehir’de yaşarken Êzîdî dengbêjler ve bazen de Êzîdî tarihçiler sürekli evlerine misafir olmuş. Dengbêjlerin anlattığı destanlarla büyüyen Îbrahimê Şêx hala bunları hiç durmadan saatlerce anlatabiliyor.

Onun en önemli kaynağı ise Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunda yüzbaşı olan ve Êzîdîler hikayeler ve destanlar toplayan Halepli Şeyh Ali imiş. Êzîdî olan Şeyh Ali de 1950’li yılların ortasında evlerine uğrayıp sürekli Êzîdî tarihini anlatmış. Ayrıca 72 fermana karşı direnen Êzîdî kahramanlarının hikayelerini anlatan Bakê Xûda, Salihê Mamcicano, Cemil Horo, Bavê Salih, Hesê Gulnaryarê gibi Êzîdî dengbêjlere kulak vermiş.

1-581.jpg

Artık bu geleneği o sürdürüyor. Gittiği ortamlarda, sohbetlerde Êzîdî destanlarını o anlatıyor. Dengbêj Îbrahimê Şêx Êzîdîlere ilk soykırımın hikâyesinin bu olayla başladığını aktarıyor:

“Harun Reşit (763-809 yılları arasında yaşadı) Bağdat’ta Abbasi halifesi olduktan sonra Kürdistan’a sefer karar verdi ve ordusuna “Diyarbakır’ı alın” fermanını verdi. Diyarbakır o yıllarda Êzîdî bir kentidir ve Harun Reşit askerlerine kenti kılıçtan geçirdikten sonra ‘Bana aynı boyda ve ayda güzellikte 800 Êzîdî kadını getirin’ diyor.

Fakat askerleri günlerce çatışmasına rağmen Diyarbakır’a giremiyorlar. Sonunda kanalizasyon kanallarından girip surların kapısını açıyorlar ve Diyarbakır’ı alıyorlar. Müslümanlığı kabul etmeyen Êzîdîler kılıçtan geçirilir. Rivayet edilir; yanlarında 800 güzel Êzîdî kadınla dönen Arap askerleri öldürülen kadınların saçlarından yaptıkları atkıları kafalara bağlayarak Bağdat’ta girerler.”

Dengbêj Îbrahimê Şêx bazen öykü şeklinde, bazen de dengbêjlik geleneğinde olduğu gibi türkü yakarak 5 saate yakın anlattığı Êzîdîlerin direniş tarihinden örnekler verdi. Bunlardan Eganê Meyro, Şêx Mirzayê Ankosî ve Derwêşê Evdî destanlarının özeti şöyle:

EGANÊ MEYRO DESTANI

1800’lerin başında Osmanlı orduları Kürdistan seferine çıkar ve Beşiri ovasında boydan boya askerler çadırlarını kurarlar. Zoqewde mıntıkasından Ewiske’ye kadar askerler aylarca kamp kurarlar ve bölgedeki Êzidileri kıyımdan geçirirler. Fakat Êzidiler örgütlenerek direnişe geçer. Osmanlıların ordusunda yer alan komutanlardan birisi de Şam’dan gelen Arap kökenli komutan Hesebê Cibo’dur. Acımasızlığıyla tanınan üç kat zırhlı elbise giyen bu komutanı öldürmek imkansızdır.

2-351.jpg

Nöbetleşerek çatışmalara giren Êzîdî savaşçılar Hesebê Cibo’yu nasıl öldüreceklerini tartışır. Eganê Meyro adlı bir savaşçının önerdiği plan kabul edilir. Hesebê Cibo’nun atı kısraktır (dişi at) ve çiftleşme dönemi gelmiştir. Êzîdi savaşçı Egenê Meyro aygıra (erkek at) biner ve karşısına çıkar, bu arada sulak Rıdvan mıntıkasındaki sulama kanalları açılır. Egenê Meyro atını oraya sürer, Arap komutan Hesebê Cibo’nun atını da peşinden sürükler ve bataklığa saplanır.

Eganê Meyro Arap komutanı esir alır, elleri ve ayaklarını bağlayarak komutanı olan Mirzikê Zaza’ya götürmek için yola çıkar. Yolda yaşlı bir Êzîdî, Eganê Meyro’ya “Sen bizi bu soykırımdan geçiren zalimi Mirzikê Zaza’ya götürürsen ona yeni bir hırka giydirir ve azad eder” diye karşı çıkar. Orada Eganê Meyro Arap komutanı öldürür. Bu kahramanlık dengbêjler arasında Eganê Meyro’nun iki eşi olan Nurê ve Rewşê arasındaki diyalogla anlatılır. Nurê diğer eş olan Rewşê’ye şöyle seslenir:

“Rewşê lê xewê / rabe serê Hesebê Cibo jêkirine / kirine gok li meydanê / egidê nav û nîşan re beje / bila neçe xebera sofik û mofikê çemê Botan neke / bila Bavê Temo neçe şerê / şerê ser Êzîdxanê ne heneke / rabe bûke xwe bixemline / kî Hesebê Cibo kuştibe emê xwe jêre bikin bûka pişta heft perda…”

(Kardeşim Rewşê / kalk bak Hesêbe Cibo’nun kafasını kesmişler / kafasıyla meydanda top gibi oynuyorlar / o ün salan yiğide de ki / Botan çayı kıyısındaki sofilerin savaşına gitmesin / Bavê Temo savaşa gitmesin / Êzîdxan’daki savaş şaka değil / Hesebê Cibo’yu kim öldürmüşse onun karşısına 7 perde arkasında saklanan gelinler gibi çıkacağız…”

Egenê Meyro’nun yanı sıra o savaşta Kürt söylence ve destanlarına şu Êzîdî kahramanlarının isimleri üzerinden 200 yıl geçmesine rağmen hala unutulmamış: Miçoya Mala Êzidiya, Qereşê Çelo, Gelhelê Milho, Çobanê Heso ve Mirzikê Zaza.

ŞÊX MİRZAYÊ ANKOSÎ DESTANI

Osmanlı askerleri yine gelip Beşiri ovasına yerleşmiştir, zira yeni bir ferman daha verilmiştir. Osmanlı’nın hedefinde bu kez Ankosî aşiretti vardır. Aşiretin büyük bir kısmı kılıçtan geçirilir. Aşiret reisinin küçük varisi olan 7 yaşındaki Şeyh Mirza aşiretin geri kalanları tarafından kurtarılır ve Siirt’e götürülür. Aradan 10 yıl geçmiştir ama Êzidiler hala kıyım cenderesindedir. Diyarbakır vilayetindeki Osmanlı paşası Reşit Paşa Êzidi aşiretlerine çağrı yaparak vergi vermeleri halinde onların canlarını bağışlayacağını bildirir.

Osmanlı idaresi bir liste çıkartarak aşiretlerden vergi toplanmaya başlar. Çoğu vergiyi verirken, 7 bin hanesi olan ve Garzan bölgesine yayılan Ankosî aşireti vergiyi ödemez. Reşit Paşa aşiretin gücünü kırmak için “Bana Ankosîlerin önderlerinden Salihê Sado’nun kızı Şirin’i getirin” fermanının verir.

Bu arada Şeyh Mirza büyümüş, evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştır. Êzîdî kültüründe müritler ve şeyhlerden olanlar arasında yapılan ve adına “ahiret kardeşliği” denilen bir gelenek vardır. Birbirleriyle evlenmeleri yasak olan bu kişiler her iki dünyada kardeş gibi yaşarlar. Şirin işte Şeyh Mirza’nın ahiret kardeşidir ve Reşit Paşa’nın onu istediğini duyunca Şeyh Mirza’nın huzuruna çıkar, eşarbını ortaya atarak “Reşit Paşa beni istiyor, ne diyorsun?” diye çıkışır. Bu söz üzerine Şeyh Mirza ordusunu alıp Osmanlılara saldırır ve Diyarbakır önlerine kadar çarpışarak gelir.

Aradan birkaç ay geçince Osmanlılar Ankosilere anlaşmayı teklif eder. Reşit Paşa Şeyh Mirza’ya gönderdiği haberde “Benim teklifimi kabul edersen, seni bütün Êzidi aşiretlerinin reisi yaparım” der. İşte bu girişim 150 yıldır Êzidî dengbêj geleneğine şöyle yansımıştır; “Şirinê delalê bila keke xwe Şeyh Mirza re beje; bextê Roma amil nebe, Rom xayîn” (Güzel Şirin kardeşi Şeyh Mirzaya desin ki Romlara –kast edilen Türk akıncıları- inanmasın, Rom haindir).

Dengbêjler devamla şunu söyler: “Hesen ve Melo’nun babası, ince boylu Şeyh Mirza’ya söyleyin Diyarbakır’a gittiği zaman iyi silahlansın.” Bu arada iyi niyetli Emin Paşa Reşit Paşa’ya “Bak eğer Şeyh Mirza’yı öldürmeyeceksen, gidip onu ikna ederim”  der. Reşit Paşa “Hayır, asla ona bir şey yapmayacağım, sözümü tutacağım” diyerek garanti verir. Bunun üzerine Şeyh Mirza Emin Paşa’nın aracılığıyla Diyarbakır’a gider.

Ancak tezgahtır. Şeyh Mirza Diyarbakır’a girer- girmez tutuklanır ve mahkemeye çıkartılır. İdam edilecektir. Duruşmalar sürerken tutulduğu cezaevinde annesi ona bir kova yoğurt götürür. Yoğurdu yerken Şeyh Mirza kovanın içinde “Xencera Xerzî” denilen küçük bir hançer bulur. Mahkeme günü Şeyh Mirza hançeri çıkartıp önce ona ihanet eden Emin Paşa’yı öldürür, ardından da hakimi ve 4 Osmanlı askerini.

Kaçıp kurtulan Şeyh Mirza Mardin kapıya ulaşır. Bir çınar ağacının altında dinlenirken bir nöbetçi tarafından fark edilir ve orada öldürülür. Bu arada Gezer çayı kıyısında çadırlarını kuran bir bölük Osmanlı askeri Ankosîlere “Reisinizi bıraktık, siz de gidin Diyarbakır çıkışında onu karşılayın” der. Fakat Şey Mirza’nın küçük oğlu Melo askerlere inanmaz “Bunlar babamızı öldürmüş, bizi de Diyarbakır’a sürerek öldürecekler” deyip askerlere saldırır. Orada o bölük Osmanlı askeri öldürülünce Ankosilere karşı İstanbul ferman çıkartır, bütün aşiret sürülür. Kaçıp kurtulanlar Şengal’e sığınır, oradan da 1900’lerin başında Sovyetlere giderler.

DERWÊŞÊ EVDÎ DESTANI

Derwêşê Evdî kökeni Van’daki bir Êzîdî aşiret olan Torunilere dayanır. Aşiret Osmanlılara karşı yıllarca savaşmış ama boyun eğmemiştir. Aşiretten ayrılan Keleş Evdî ve Bêpan adındaki iki savaşçı tek başlarına hareket ederler ve Urfa’ya gelip yerleşirler. Kahramanlıkları nam salınca Osmanlı onlara “Müslüman olursanız sizi öldürmeyiz hatta civardaki aşiretleri size bağlarız” teklifini götürür. Keleş Evdî Osmanlı’nın teklifini kabul eder, ama Bêpan karşı çıkar ve Müslüman olmaz.

Keleş Evdî Hamidiye Alaylarına komutan olunca Bêpan da onun himayesinde hayatını sürdürür. Bêpan’ın çocuğu Evdî dünyaya gelir, Evdî’nin de Sadûn ve Derwêş adında iki çocuğu olur. Derwêşê Evdî yiğitliğiyle ün salır, akınlara ve saldırılara karşı mücadele eder. Keleş Evdî’nin de soyundan gelen Zortemur Paşa ise kendi aşiretinin başına geçer.

Bu arada Osmanlı Kürdistan’a sefere çıkmıştır. Zortemur Paşa diğer Kürt aşiretlerinden destek için her birine mektup yazar. Êzîdî aşirtetlerinden 50, Milan aşiretinden 50 ve Kika aşiretinden de 50, toplam 150 savaşçı toplanıp Zortemur Paşa’nın imdadına ulaşır. Zortemur Paşa çadırında bütün savaşçıları ağırlar, onlara kahve ikram eder ve şöyle der; “Kî vê qehwê rake û vexwe ezê malê xwe hemû bidim û serî de jî qîza xwe, Edûla xwe ya zêrin bidimê.” (Kim bu kahveyi alıp içerse, ona bütün malımı-mülkümü vereceğim, üstüne de güzeller güzeli kızım Edûlê’yî vereceğim)

Ancak hiçbir savaşçı kahveyi almaya cesaret edemez, çünkü o kahveyi almaları cepheye gidip savaşmak için gönüllü oldukları anlamına gelir. Cephede zorlu bir savaş vardır, hayatta kalma ihtimali ise çok zayıftır. O arada çadıra giren Zortemur Paşa’nın kız kardeşi Rehmê; “Here Şengalê, bine şêra şêra egîdê egîda Derwêşê Evdî” (Şengal’e git, oradan getir, aslanlar aslanı, yiğitler yiğidi Derwêşê Êvdî’yi getir).

Çünkü o aralar Derwêşê Evdî Viranşehir’den Şengal’e gitmiştir. Haberi alan Derweş kardeşi Sadûn ile Urfa’nın yolunu tutar. Zortemur Paşa’nın çadıra girer ve askerlerini seçer. Çadırdan çıkarken Edûlê ile karşılaşır. Edûlê Derweşê “Savaşa gitme, babam hain birisi, ölümünü arıyor” diye seslenir. Derweş ise “Babana ve aşiretime söz verdim” yanıtını verir.

Derwêş 10-12 süvarisiyle cepheye gider ve onlarca askeri öldürür. Önce arkadaşları Yusuf, Bozan ve Çiloyê Îzolî’yi kaybeder, onların üzüntüsünden olacak ki “Hetban” ismindeki atıyla askerlerin içine dalar. Zaten destanında atı Hetban’ın casereti de sıkça anlatılır. Derwêş askerlere bağırır; “Ez ne Kîkî me, ne Milan’ım, ez ji heftê bava ve Êzdî me, birayê Fatma me, egîdê we kî ye bila ew were” (Ben Kîkî, ne de Milan aşiretindenim, ben 70 kuşaktır Êzîdî’yim, Fatman’ın kardeşiyim, yiğidiniz kimse o gelsin).

Bu söz üzerine meydana inen Osmanlı komutanı Cil Îbrahimê Tirkî Derwêş’in karşısına dikilir. Fakat Derwêş’in bütün kılıç darbeleri işe yaramaz, çünkü Osmanlı komutanı sık dokunmuş pahalı zırh elbisesi içindedir. Bunun üzerine Derwêş topuzuyla vurur ve baltasına sarılır. O arada Derwêş’in atı Hetban’ın ayakları köstebek deliklerine takılıp devrilir. Yaralanan Derwêş’in imdadına kardeşi Sadûn yetişir, ama o cepheden çıkmayı kabul etmez.

Ağır yaralanan Derwêş’in başına giden Edûlê “Derwêşê min (Derwêş’im) deyip türküsüne başlar. Fakat ölüm kıyısındaki Derwêş karşı çıkar, “Bana Delal (güzel) de, sadece benim için söyleme, bütün savaşçılar için söyle” diye yakınır. Bunun üzerine Edûlê “Delal” diyerek türküsüne başlar:

“Wey delal, wey delal, wey delal, wey delal / Ber dilê evdalî xwedê de, tiyo netişteko / Ber dilê min evdala xwedê de, hinarî desta / Bêlacûkê, xurê kalan û pîran bêheb û bêdendiko / Di devê, mesînê qawê ser darî darçinîya dikelijî / Ezê çûme alê dîwanê, dîwane tijî / Ezê çûme alê malê, male tijî / Ezê çûme alê odexanê,şêst û pênc pelewan têde rûniştî / Wexta min ça û qawe digerandî / xema min mehrûma xwedê nîbû / Wexta ezê diçûme tûşa Dewrêşê Evdî, lewandê şevê, lawkê êzdî…”

72 FERMAN’DAN BİLİNENLER:

1221: Êzidilerin dini lideri Şêx Adî 1162’de vefat etti ve Laliş’de defin edildi. Laliş Êzidî inancının merkezi olarak kabul edildi. Êzidilere yönelik ilk büyük kıyımlardan birisi Moğallar’ın 1221 yılında Kürdistan’ı talan ettiği yıl yaşandı.

1257-1258: Moğallar Kürdistan’ı yakıp yıkmaları bu tarihtte de sürdü. Şêx Adî’nin soyundan gelen Şerefedîn Moğollara karşı savaşırken katledildi.

1415: Êzidilerin komşuları yani Müslümanlar ortak bir ordu kurarak Êzidilerin kıyımdan geçirdiler ve Şêx Adî’nin türbesini yakıp-yıktılar.

1640-1641: Sincar Êzidilerinin Mardin civarında bazı köylere saldırdığı gerekçesiyle Diyarbakır Valisi Ahmet Paşa 70 bin kişilik bir orduyla Êzidilerin yaşadığı bölgelere saldırdı, binlerce Êzidi kıyımdan geçirildi.

1647-1648: Musul valiliğini isteyen Şeyxan Emiri Mirza Bey isteğinin reddedilmesi üzerine baş kaldırdı. Bu isyanın bastırılmasında çok sayıda Êzidi öldürüldü.

1715: Osmanlı paşası Hasan Paşa'nın liderliğinde birçok yerde Êzidilere yönelik katliamlar oldu.

1752-1754: Süleyman Paşa Şengal Êzidilerine saldırarak, çoluk çocuk demeden bu bölgedeki Êzidilerin büyük bir kısmını kılıçtan geçirdi.

1767-1768: Emin Paşa'nın liderliğinde Êzidileri hedef alan saldılar oldu.

1770-1771: Şeyxan Emiri Bedax Bey'in başkaldırısı kanlı bir şekilde bastırılarak birçok Êzidi öldürüldü.

1773-1774: Musul Valisi ufak tefek bahaneler ile Şengali talan ederek büyük bir kıyımda bulundu.

1779: Bu kez de Musul valisinin kardeşi benzer gerekçelerle Şengal bölgesini talan etti.

1779-1792: arası birçok bahaneyle 4 ayrı katliamda binlerce Êzidiyi kılıçtan geçirdi.

1792-1793: Musul Valisi Muhammed Paşa Şengali talan ederek 8 köyü yerle bir etti.

1794-1795:  Bağdat'taki Süleyman Paşa'nın liderliğinde Êzidilere saldırılar oldu.

1799-1800: Bağdat'lı Abdelaziz Bey Şeyxan bölgesindeki bütün yerleşim merkezlerini kırıp geçirerek 25 köyü haritadan sildi.

1802-1803: Musullu Ali Paşa'nın liderliğinde Şengal Êzidilerine katliamlar yapıldı.

1809-1810: Bağdat Valisi Süleyman Şengalİ talan ederek çok sayıda Êzidiyi kıyımdan geçirdi.

1832: Êzidilerin tarihindeki en kanlı olaylarından biri yaşandı. Botan miri Bedirxan Bey Şeyxan'ı istila etti. Şeyxan halkı Sincara ulaşmaya çalıştı. Fakat Musul kapılarına vardıklarında Dicle nehrinin yükselmesinden dolayı büyük bir kesim karşıya geçemedi. Geriye kalanlar Bedirxan Beyin ordusu tarafından katledildi.

1838: Musul Valisi Tayyar Paşa Êzidi köylerine sefer düzenledi.

1892: Geciken vergilerin toplanması için görevlendirilen General Ömer Vehbi Bey Êzidilerin İslamiyet'e geçmesini istedi. Fakat Êzidilerin bunu ret etmesi üzerine Ömer Vehbi Bey Şengal ve Şeyxan'i istila ederek Êzidileri kıyımdan geçirdi. Yaklaşık 15 bin Êzidi katliamdan kurtulmak için dinlerini değiştirdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.