Cumartesi Anneleri: Bizden çok şey aldınız

Cumartesi Anneleri: Bizden çok şey aldınız

Cumartesi Anneleri/İnsanları 577. buluşmalarında İstanbul’daki evinden 1981 yılında evine baskın yapıldıktan sonra gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.

Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 577. buluşmalarında 1981 yılında gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.

Eylemde ilk olarak, Nurettin Yedigöl’ün ablası Sevim Demir konuştu.

“Biz kardeşimizle gurur duyuyoruz” diyerek sözlerine başlayan Demir, kardeşlerinin hiçbir suçu olmamasına rağmen gözaltına alınıp, çeşitli işkencelerden geçirildiğini söyleyerek, “Çok ağladık ama bundan sonra ağlamayacağız” dedi.

Kardeşi Muzaffer Yedigöl ise 35 yıldır ağabeyi hakkında bir bilgi alamadıklarını ifade ederek, “Mücadelemiz 35 yıl önce başladı. Hukuk adalet kalmadığı için artık işi Allah’a havale ettik. Azıcık insansanız bize kemiklerimizi verirsiniz, bir mezarımız var deriz. Biz sizden çok şey istemiyoruz ama siz bizden çok şey aldınız” dedi.

“Tanık olarak kabul edilmedik”

Aynı dönemde Nurettin Yedigöl ile birlikte gözaltına alınan ve o dönemin tanığı olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe de katıldığı eylemde şunları söyledi:

“Nurettin’e çok ağır işkenceler yapıldı. Gözden çıkarılanlara yönelik muamelelere tabi tutuldu. Kafasına çivi çakılıp elektrik verildi ama o kararlılıkla cevap vermiyordu. Tanık sadece ben değildim bizimle birlikte alınan insanlar da vardı. Buna rağmen tanık olarak kabul edilmedik, ifadelerimiz geçersiz kabul edildi. Mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”

“Hukuk bir araç haline getirildi”

Ailenin Avukatı olan Eren Keskin de Nurettin Yedigöl’ün gözaltına kayıtsız bir şekilde alındığını ve devletin evlat acısıyla verilen dilekçelere yanıt vermediğini söyledi:

“İHD olarak, suç duyurusunda bulunduk. Tanıkların dinlenmesini istedik. Zamanaşımından kovuşturmaya yer olmadığı kararına yer verildi. Totaliter ve militer bir devlet her şeyin üstünü örtmek için hukuku bir araç haline getirdi.”

Haftanın basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Cihan Kaplan okudu.

Kaplan, “Mahkemeler kayıp davalarının geçmişle hesaplaşma sürecine dönüşmesi için gerekli yargısal iradeyi göstermiyor. Anayasa Mahkemesi Nurettin Yedigöl’ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili verdiği kararda, gözaltında kaybetme suçunu evrensel hukukun tanımlamalarından bağımsız olarak ele aldı ve iç hukuk yollarını tamamen kapattı” diye konuştu.

Nurettin Yedigöl’e ne oldu?

 

“26 yaşındaki Nurettin Yedigöl, 70’li yıllarda gençlik hareketi içinde yer alan bir sosyalistti.

“Hakkında yakalama kararı çıkartılan Yedigöl, 10 Nisan 1981’de İstanbul İdealtepe’de bir eve yapılan baskında gözaltına alındı, işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

“Honduras’ta işkence eğitimi alan K Grubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için en ağır işkencelere maruz kaldı. Arkadaşlarına onun kanlar içindeki çıplak bedenini gösterip “konuş, yoksa senin de sonun Nurettin gibi olur” dediler.

“En son 17 Nisan 1981 günü, şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldü; kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. Bir daha onu gören olmadı.

“Baba İsmail Yedigöl ve avukatı tüm mercilere başvurdu, darbeci general Kenan Evren’e kadar ulaştı. Ama bu başvurulara Nurettin’in hiç gözaltına alınmadığı cevabı geldi. 10 kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti, “Şahidiz, işkencede öldürüldü” diye ifade verdiler ama savcılık “böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın” dedi.

“Tam 35 yıldır hukuk işletilmedi, suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı. Yapılan suç duyuruları sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından farklı tarihlerde üç ayrı soruşturma yürütüldü ve soruşturmaların hepsinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Bunun üzerine İHD avukatı Eren Keskin, anne Zeycan Yedigöl adına 15 Şubat 2013’te AYM’ye başvurdu.

“Adalet Bakanlığı, 26 Aralık 2014’te AYM’ye sunduğu yazılı görüşünde, yürütülen iki soruşturmanın mahkemenin yetkisinin başladığı 23 Eylül 2012’ten önce gerçekleştiğini, üçüncü soruşturmanın ise şeklen yeni bir soruşturma olsa da yenilik içermediğini, esas bakımından ise başvurucunun yakınının gözaltına alındığına ilişkin bir kabul veya veri bulunmadığını söyledi.

“AYM, Dünya İnsan Hakları günü olan 10 Aralık 2015’te oy birliği ile başvurunun zaman bakımından kabul edilemez olduğuna karar verdi, iç hukuk yollarını tamamen bitirdi. Dava, AİHM’e taşındı.” (imc)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.