Çintay: Zor olan cezaevinde ölmektir

Çintay: Zor olan cezaevinde ölmektir

Geçtiğimiz günlerde tahliye edilen hasta tutsak Taylan Çintay, "Cezaevinde yaşamaktan daha zor olan cezaevinde ölmektir. Arkadaşlarımız cezaevlerinde insanlara gösterile gösterile öldürüldüler" dedi.

ANKARA - 16 yıl cezaevinde kalan ve 5 kez ameliyat geçiren kanser hastası tutsak Taylan Çintay 4 Temmuz tarihinde kaldığı Metris Cezaevi'nden Adli Tıp Kurumu'nun verdiği raporun ardından tahliye edildi. DİHA'ya konuşan Çintay, siyasi kimliği olan insanlar üzerinde 2000'li yıllardan itibaren modern ve sistematik bir asimilasyon politikasının devreye girdiğini, bunun cezaevlerindeki versiyonunun F Tipleri ile geliştirilen modern bir tecrit olduğunu kaydetti. Cezaevlerine giren bir insanın sağlığının iyi olmasının beklenemeyeceğini ifade eden Çintay, beslenme ve hareket kabiliyetinin sınırlı olması başta olmak üzere ağır bir tecrit politikasının yürütüldüğünü vurguladı. Çintay, ağır hastalıkları olan arkadaşlarının yanı sıra her arkadaşlarının en az 2 kronik hastalığının olduğunu hatırlattı. Hasta tutsakların yaşam koşullarından ve tedavi süreçlerinden bahseden Çintay, cezaevi revirinin eğitimini tamamlamamış ya da iş bulamamış doktorların mekanı olduğunu ve buralarda sağlık hizmetinin çok geri olduğuna dikkat çekti. Hastalığının 2008 yılında nüksettiğini; ancak teşhis konulamadığı gibi bir yıl boyunca oyalandığını dile getiren Çintay, hastaneye gidiş gelişlerinin ve orada tedavi olma süreçlerinin başlı başına bir işkence olduğuna işaret etti. Çintay, "Bir kere siz doktorun yanına gitmeden evvel sizi getiren askerler doktorla görüşür. Sizin Kürt olduğunuz, PKK'li olduğunuz önceden onlara anlatılır. Ve siz katmerli bir aşağınlama yaklaşımıyla karşı karşıya kalırsınız. 'Doktor en az işle bunu nasıl başımdan savarım' hesabı yapar. Çoğu zaman kelepçeleriniz dahi çıkarılmaz" dedi. 

'Enteresan araç ringle o şehirden bu şehire...'

Çoğu ağır hasta arkadaşının bulundukları şehirde tedavi olma imkanları olmadığı için başka şehirlere gitmek zorunda kaldığını belirten Çintay, "Ring denilen enterasan ulaşım araçları var. Keşke gazetecilerin o ringleri görüntüleme ve insanlara anlatma imkanları olsa. Küçük bir yerde 6 tahta sandalye vardır. Onların üzerinde insanlar birbirine yapışık bir şekilde -genelde o sayı hep fazladır- gitmek zorunda kalırlar. Kirlidir. Üzerine kapı kilitlenir. Hava alamazsın. En fazla klimadan bir hava verirler. O hava içerdeki havadan daha kirlidir. Askerler sigara içerler. Orası sigara dumanları ile dolar. Çok sallanarak giden ve geç giden bir araç. O araç insanı kendinden geçirecek derecede sallanır. Genelde bulunduğumuz şehirde tedavi olma imkanımız yoktur. Ve biz enteresan araç ringle o şehirden bu şehire gideriz. Bu direncimizi kırma yönteminden başka bir şey değildir" ifadesini kullandı. 

'Morgdan bir önceki oda mahkum hücresi'

Gittikleri hastanelerde mahkum hücrelerinde kaldıklarını dile getiren Çintay, "Bu hücreler manidar bir şekilde hemen morgların yanındadır. Yani sana 'Bak morgdan önce son geldiğin yer' mesajı verilir. Mahkum hücresine de ringin yataklı hali diyebiliriz. Ne beslenme, ne hava alma, ne hijyen konusunda hiçbir özen yoktur. Yaşamı zorlaştırmak için herşeyi yapıyorlar" dedi. 

'Cezaevinde hastalanan insanların orada iyileşeceğine inanmak kötü niyetliliktir'

Cezaevlerinde hastalanmış insanların yeniden cezaevlerinde iyileşeceğine inanmanın art niyetlilik olduğunu belirten Çintay, "Bir ortam bir insanı hasta etmişse aynı ortamda insanın iyileşmesini beklemek bir idam hükmü vermektir. Sadece o bir kılıftır. Zaten normal insanlar cezaevine girdiklerinde sağlıkları bozulur. Orada ağır hasta durumuna gelmiş insanları iyileşecek diye bekletirsen bu sen o insanları öldürmek istiyorsun anlamına gelir. Yani cinayet teşebbüsüdür. Duyarlı olan insanların da bu konuda basit bir çıkarsama yapması gerekiyor" dedi. Çıplak aramanın bunun en somut yöntemi olduğuna dikkat çeken Çintay, "Güvenlik amacıyla değil, seni iradesizleştirmek, onursuzlaştırmak için çıplak arama dayatırlar. 'Bu cezaevine onursuz bir şekilde girişin olsun. Girişin nasılsa çıkışında öyle olsun maksatlıdır" dedi. 

'Dünyanın en onurlu insanlarıyla birlikte kalmak güç veriyor'

Bütün bu iradesizleştirme yöntemlerine karşı dayanma gücünü dünyanın en onurlu insanlarıyla birlikte kalmalarından aldıklarını belirten Çintay, "Çünkü hiçbir çıkar gözetmeden, hiçbir bireysel hesap yapmadan bir halkın onurlu mücadelesine kendini adamış insanlarla birarada kalıyorsunuz. Biz de varolan arkadaşlık hukuku -ki bu manevi bir hukuktur- seni orada güçlü kılar. Sen bilirsin ki, devlet sana yöneldiğinde o senin yanında olacaktır. Paylaşımların bu kadar içten olduğu ortamlar manevi anlamda insanın sağlıklı kalması için en büyük dayanaktır. Ve haklı bir davanın içindesiniz. İmralı'da Sayın Öcalan'ın duruşu bize güç veriyor. Bütün olumsuzlukları güzel bir gün olacağına dair olan inançlarınızla bertaraf edersiniz. Bir insan haklı olduğuna inanıyorsa kolay kolay düşmez. İdeolojik güç moral güç sağlar. İnsanın zihnini çalıştırır. İyi beslenme değil iyi düşünme insanı güçlü kılar. Zihin özgürleştiğinde sana uygulanan tecrit anlamını yitirir. Dışarıda yürütülen mücadelenin gücü, haklılığı, onunla olan ruhi dayanışma güç verir. Yine ailenin, dışarıda destek sunan duyarlı insanların verdiği manevi destek güç verir" diye belirtti. 

'Cezaevinde yaşamaktan daha zor olan cezaevinde ölmektir'

Bugüne kadar birçok arkadaşının cezaevinde yaşamını yitirdiğini belirten Çintay, "Cezaevinde yaşamaktan daha zor olan şey cezaevinde ölmektir. O arkadaşların başına bu geldi. Cezaevinde ölmek hem de hastalıktan süründürülerek öldürülmek bir insanın başına gelecek en kötü şeylerden biridir. Arkadaşlarımız temsil ettiği düşüncelere karşı bir arenada boğanın parça parça öldürülmesi gibi, bir insanın boğazının kesilip ortaya bırakılması ve etrafındaki insanların şok edilmesine benzer CIA yöntemleri gibi insanlara gösterile gösterile öldürüldüler. Bu insanların bu şekilde öldürülmesinin devletin gücünü göstereceğini hesapladılar. Ama yanıldılar. İkincisi bu insanların ailelerini cezalandırmaya çalıştılar. Çocuklarınıza sahip çıkmazsanız işte biz çocuklarınızı böyle acı çektire çektire öldürürüz şeklinde bir mesaj verdiler. Üçüncü olarak temsil edilen halkta insanların ölmesi normalleştirilmeye çalışıldı. Tecavüz kültürü gibi. Senin gözünün önünde ben yaparım sen de birşey diyemezsin, sen bunu normal karşılamaya başlarsın. Cezaevinde öldürülen birini seyretmek kadar işte Bingöl'de Mardin'de çocuklara yapılan istismar, tecavüz dahil olmak üzere hepsini ben senin onuruna namusuna istediğimi yaparım sen de hiçbir şey yapamazsın. Bu anlamda kimliksel bir saldırı konsepti cezaevlerinde hasta arkadaşların ölüme terkedilmesinde izlendi" diye belirtti. 

'20 yıldır cezaevinde olan arkadaşlarım adına Sayın Öcalan'a teşekkür etmek istiyorum'

Çözüm sürecinde bırakılmalarının bir şans olduğunu ifade eden Çintay, "Sayın Öcalan'ın geliştirdiği insani, vicdani ve zihinsel devrimin bir sonucu olarak biz bu şansa ulaşabildik. Bir süreç başlatıldı. Bir politik deha, bir felsefik derinlik gözlemliyorsun. Ve bunu gözlemlerken gerçekten bizim çıkışımız bunların yanında küçük bir adım gibi kalıyor. Bu anlamda ben öncelikle bütün hasta ve 20 yıl cezaevinde bulunan arkadaşlar adına İmralı'da bulunan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a teşekkür etmek istiyorum. Uzun ve meşakkatli bir mücadele oldu. Bu yolda mücadele etmiş ve yaşamını yitirmiş değerli arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Tüm bunlara rağmen beklenen bir yaklaşım ve adımlar henüz gelişmedi" dedi. Bu dönemde 17 kişi olarak Metris Cezaevi'ne gittiklerini şu ana kadar tek çıkanın kendisi olduğunu belirten Çintay, arkadaşlarının rahatsızlıklarını ve isimlerini tek tek belirterek, serbest bırakılmalarını istedi. 

'Ataerkil cezaevi ve hastane koşullarında kadın arkadaşlar tedavi olamıyor'

Cezaevleri koşullarının erkekler için çok zor, ama kadınlar için iki katı daha zor olduğunu ifade eden Çintay, "Sen bir kadınsan hastaneye erkek olan askerlerin yanında gidersin, erkek olan doktorlar ile muhatap kalırsın, soyundurulursun. Bu anlamda çok ağır hastalıkları olduğu halde kadın arkadaşlarımız tedavi olamıyorlar. Aynı zamanda hastalıkları da gündeme gelmiyor. Bunlara ilişkin özel yaklaşımların gösterilmesi bu kadın arkadaşların tekrardan hem muayene edilip hem de ağır hastalıkları olan arkadaşların dışarı çıkmasında bir yol açılması gerekiyor. Ataerkil cezaevi, ataerkil hastane koşullarında ne tedavi olabiliyorlar ne de dışarı çıkmaları gerekirken bunu yansıtmıyorlar. Bu arkadaşlar için özel bir çalışma yürütülmesi çağrısında bulunuyorum" dedi. 

'Hasta tutsakların çıkması politik bir konu değildir'

Hasta insanların cezaevinden çıkmasının politik bir yanı olmadığını dile getiren Çintay, şunları dile getirdi: "Bu siyasi bir konu değildir. Hasta insanlar sırf hasta oldukları için cezaevinde yaşayamayacak durumda oldukları için özgürleşmeleri gerekiyor. Bu MHP'den de olsa TİT'ten de olsa ben ve arkadaşlarım onların çıkmasını ister. Çünkü biz insanların ideolojilerine muhalif olabiliriz; ama hasta insanların cezaevlerinde ölmesine rıza gösteremeyiz. Çünkü cezaevinde o zor koşullarda ölen her insanla aynı zamanda buna sessiz kalan insanların insanlığı da vicdanı da ölür." Nagihan Akarsel - DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.