Bir ilk peşindeler

Bir ilk peşindeler

Onlar kendilerini yaşadıkları baskı ve ayrımcılıklardan dolayı "Ötekinin Ötekisi" olarak tanımlıyor.

ANKARA -  Yeri geldiğinde anneleri, babaları ve kardeşleri tarafından dahi reddedilen, sokaklarda yürümelerine tahammül edilmeyen, nefret cinayetlerine kurban giden eşcinsellerin bir arada yaşamaları da toplum açısından büyük bir sorun olarak görülüyor. Böylesi bir gerçeklik içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan eşcinsel Aras ve Barış, evlenerek, Türkiye'de bir ilke imza atma hazırlığında.

Dünyada, ırkı, dini ve yaşam tarzlarından dolayı ötekileştirilen ve görülmeyen birçok kimlik bulunuyor. Bu kimliklerin başında gelen, her alanda dışlanan ve "Ötekilerin Ötekisi" olarak tanımlanan bir kimlik ise eşcinseller. Bulundukları her alanda ayrımcılığa maruz kalan eşcinsellerin yaşadıkları en büyük sorunlardan biri de bir arada yaşama ihtiyacı. Bu ihtiyaç gerek dünyada gerek ise Türkiye'de toplum tarafından kabul edilmediği gibi siyasi iktidarlar tarafından da yasal güvenceye kavuşturulmuş değil. İşte böylesi koşullarda Türkiye gibi bir ülkede Aras Güngör ve Barış Sulu, ilk eşcinsel evliliğe yaşadıkları zorluklar ile birlikte imza atmaya hazırlanıyor. Barış ve Aras ile Türkiye'de eşcinsellerin yaşadıkları sorunların yanı sıra; onları bir araya getiren yaşamlarını konuştuk.

'Kazandığım en güzel dostluklardan birisin'

Barış Sulu 1978 yılında Nazilli'de, Aras Güngör ise 1983 yılında Ankara doğdu. 1998 yılından beri, eşcinsel- biseksüel, travesti-transseksüel hareketin içinde olduğunu belirten Barış, 2008'den beri de KaosGL Derneği'nde profesyonel olarak çalıştığını ve Pempe Hayat gönüllüsü olduğunu belirtiyor. Barış, Aras ile tanışmaları şöyle anlatıyor: "Aras'la 2009 Mayıs ayında tanıştık. Homo fobi/Trans fobi Karşıtı Buluşmanın Ankara etkinlikleri devam ediyordu ve ben Kaos'un ofisinden etkinliklere gitmek için çıkmak üzereydim. Bu sırada zil çaldı, kapıda Aras vardı ve bilgi almaya gelmiş. Ben, kendisine çok yoğun olduğumu ve Ekin Sanat Merkezi'ne gideceğimi belirttim. Sonrasında beraber yürümüştük Ekin Sanat Merkezi'ne. İlk karşılaşmamız böyledir. Sonra ısrarla Kaos'a gelmeye devam etti ve işlerin ucundan tuttu, deşifre yaptı ve gelen gidenle ilgilendi. Sonrasında Pembe Hayat'ta devam ettirmeye karar verdi bunları. Dostluğumuz da gelişti bu süreçte. 2009 yılında 'Kazandığım en güzel dostluklardan birisi' dediğimi hatırlıyorum. Sonra bir de baktık 2010 Kasım'ın da sevgili olmuşuz. 4 aydır birlikteyiz."

'Eşcinsel evliliklerin tartışılmaya açılmasını istiyoruz'

Yaşam haklarının tehdit altında olduğu bir dönemde, bu kadar zorluğun içinde eşcinsel evlilik yapma kararlarına dair Barış, "Hakların bir önceliği yok bizim için. Önce şu hak verilsin de sonra şunu alalım gibi bir şey yok. Heteroseksüeller nasıl bir arada yaşayıp, evlenebiliyorsa ve birçok haktan yararlanabiliyorlarsa, eşcinsellerin de birlikte yaşadıkları insanla böyle haklara sahip olmaları gerekiyor" diyor. "Evlilik bir hak mıdır" sorusunu kendilerine çok sorduklarını ifade eden Barış, öncelikli olarak eşcinsel evliliklerin tartışmaya açılmasını ve ikinci olarak da trans kimliklerin tartışılmasını istediklerini ifade ediyor. Barış, "Bu ülkede trans bireyler vardır. Sadece trans kadınlar değil, trans erkekler de vardır. Bunun görülmesini istiyoruz. Sonra bunun haklar üzerinden tartışmaya açılmasını istiyoruz. İki insanın birbirini sevdikleri noktada ve birbirlerinin hayatına dokundukları noktada hetero çiftlerin sahip olduğu haklara neden sahip olmuyorlar, bunu tartışmaya açmak istiyoruz" diyor.

'Kadınlık erkeklik kavramlarının yeniden tartışılmasını istiyoruz'

Aras da, evlilik konusunu gündeme getirmelerinin temel nedeninin hakların eşitlenmesi istemi olduğunu ifade ediyor. Kadınlık, erkeklik, evlilik gibi konuları sorguladıklarını belirten Aras, şunları söylüyor: "Bu kavramlara yüklenen anlamlarla ilgili bizim derdimiz var. Bu kavramların yeniden tanımlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ama eğer bu hakkı birileri kullanabiliyorsa LGBT çiftler de kullanabilmeli. Tek derdimiz bu. Bununla ilgili farkındalık yaratmak istiyoruz ya da şöyle bir şey var, ben sevgilimle, 10 yıldır beraber olduğum insanla ortak edindiğim mülkiyetler konusunda hak sahibi olmak istiyorum. Ben 10 yıldır birlikte olduğum insanın başına bir şey geldiğinde sevgilimin yanında hastanede refakatçi olarak kalmak istiyorum. Öldüğüm de organ bağışımla ilgili sevgilimin rızasının alınmasını istiyorum; çünkü o benim ailem. Ama evlenemediğimiz için direk yok sayılıyor. Bırakın organ bağışında rızasını almayı, cenazesine bile gelemiyorum. Miras hakkı da aynı şekilde ortak edindiğimiz mülkiyetlerden ben öldüğümde elbette sevgilimin yararlanması gerekiyor. Ya da çiftlerden biri cezaevine girdiğinde o iki insanın birbirine en çok ihtiyacı olduğu anda bu sistem seni yok saydığı için sevgilinle görüşmene engel oluyor. Bu bir hak ihlali ve bunu gibi aklımıza gelmeyen bir sürü hukuki durumda LGBT bireylere yönelik haksızlık var. Bunların eşitlenmesi gerekiyor. Bu çok net bir talep."

'Beni hiç kimse başkası üzerinden tanımlayamaz'

Trans erkek olan Aras, "Bir de trans erkekler zaten yok sayılıyor ve trans bireylerin heteroseksüel olduğu gibi bir algı var. Madem erkek sevecektin 'erkek' olmana ne gerek var. Benim cinsiyetimi belirleyen şey kimle birlikte olduğum değil. Benim kendimi nasıl hissettiğim ve nasıl ifade ettiğim önemli. Benim cinsiyetim ya da cinsel yönelimim biriyle birlikte olduğum zaman belirlenmiyor. Bu zaten içine doğduğu bir durumdur, çocukluğundan beri taşıdığı bir şeydir. Translar için de aynı şey söz konusu. Benim trans kimliğim biriyle beraberliğim üzerinden var olan bir şey değil. Ben 5 yaşımdan beri trans kimliğimi biliyorum. Ve ben bir erkek var oluşuyla da başka bir erkeği sevebilirim. Beni hiç kimse bir başkası üzerinden tanımlayamaz; ancak ben kendimi kendi var oluşum üzerinden tanımlayabilirim" diye belirtiyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerinde, cinsel yönelimlerin eşcinsel, biseksüel ve heteroseksüel olarak tanımlandığını ifade eden Barış da, "Trans bireylerin heteroseksüel kabul edildiği bir toplumda yaşıyoruz. Trans bireyler de eşcinsel olabilir, biseksüel olabilir, heteroseksüel olabilirler bu kadar basit. Biyolojik bir erkek nasıl eşcinsel, biseksüel olabiliyorsa trans erkeler de, trans kadınlar da eşcinsel, biseksüel olabilir çok kafa karıştırıcı bir şey değil aslında" diyerek, toplumdaki yanlış bakış açısına dikkat çekiyor.

'Yasal boşluktan yararlanacağız'

Türkiye'deki evliliklerde hukuki durumun şu an "mavi" ve "pembe" kimlikler üzerinden tanımlandığını belirten Barış, "Bir pembe ve bir mavi kimlik evlenebilir Türkiye'de. Ama iki mavi kimlik evlenemez, iki pembe kimlik evlenemez. Ama yasal boşluklar burada kişinin cinsel yönelimini sorgulamadığı için biz de bu boşluktan yararlanıp, birimizin pembe kimlik birimizin mavi kimlik sahibi olmasını kullanarak, eşcinseller de evlenebilir vurgusunu yapmak için evleneceğiz" diye ifade ediyor. Evlenme konusunda bir yasal engelle karşılaşabileceklerini ummadıklarını ifade eden Aras ise, "Eğer bizim evliliğimize bir engel çıkartılırsa bunun da aslında bizim yararımıza olan bir şey olacağını düşünüyorum. Siz bana istemediğim bir isimle hitap ettiniz, siz bana istemediğim bir kimliği verdiniz, hiç bana sormadan dinimi belirlediniz, cinsiyetimi belirlediniz, cinsel yönelimime karar verdiniz ve şimdi sizin beni varsaydığınız şey üzerinden; ben bu hakkı kullanmak istiyorum. Ama eğer bunu da kullandırmıyorsanız bu sistemin trans fobisini çok net bir şekilde ortaya koyduğunun bir göstergesidir. Siz ikiniz birbirinizi sevemezsiniz demenin bir yoludur. Eğer evliliğimize engel olunursa hukuk mücadelesi vermek gibi bir düşüncemiz var" diye konuşuyor.

Kimse diğerinin emeği üzerinde sömürü ahlakı geliştiremez...

Evlenme konusunda kararlı olduklarını ifade eden Barış ve Aras, bunun LGBT bireylerin gündemine de gireceğini belirtiyorlar ve kaygılarını dile getiriyorlar. Barış kaygısını, "Bir taraftan LGBT örgütlerinin de gündemine oturacağını düşünüyorum ben. Çünkü 'Bugüne kadar yaşam hakkımıza sahip olmamışken, evliliği dillendirmeye gerek yok' dedik. Aslında bir bakıma bu doğru; ama bizim o yaşam haklarımızı dillendirmenin bir aracı olarak da sistemin en temel çekirdek kurumunun tartışılması gerektiğini düşünüyoruz" diyor. Aras da, bir bütün olarak evlilik kurumlarının da sorgulanması gerektiğini işaret ederek, "Türkiye'de hala kadınların iradesi yok sayılarak yapılan evlilikler var. Zorla evlendirmeler, çocuk gelinler var ve Türk televizyonlarına baktığında evlendirme programları var. İnsanlar birbirinin ismini bile sormadan ne kadar para kazandığını soruyorlar. Evlilik kriteri olarak belirlenen şey bu. Sabah programları var, orada insanlar 'aile hayatlarını' anlatıyor. İnsanlar eşleri ile konuşamadıkları şeyleri canlı yayında anlatıyorlar. Türkiye heteroseksüel evlilikleri ne kadar taşıyabiliyor ki. Bu evliliği tartışsın. Bu da başka bir açıdan ele alınması gereken bir durum" diyor. Evlilikleri ile kadınlık ve erkeklik rollerini sorgulanmasını da amaçladıklarını belirten Aras, şunları ifade ediyor: "Evlendiğin anda sözsüz bir rol dağılımı var. Erkek para kazanacak kadın ev içi emeğini verecek, çocuk yetiştirecek. Kadının o görünmeyen emeği üzerinden erkek para kazanacak, statü ve boş zamana sahip olacak. Kadın çocuk yetiştirecek bu onun en temel sorumluluğu olacak. Ve o yetiştirilen çocuklar 'iyi' çocuksa erkek bununla övünecek; 'kötü' yetiştirilmişse kadın eksik bir kadın olacak. Bunun gibi sosyal roller var." Bunları tersyüz eden bir ilişki yaşadıklarını belirten Aras, "Bizim birbirimizden farklı ekonomik yaşantılarımız var. Bu noktada emek kavramı çok önemli. Kimse bir diğerinin emeği üzerinden bir sömürü ahlakı geliştiremez. Mesela aynı evde yaşamıyoruz ve ilerisi içinde böyle bir düşüncemiz yok" diyor.

Sen de ötekileştiriyorsan en tehlikeli nokta bu

İnsanların heteroseksüel olmayı toplumda öğrendiklerine dikkat çeken Aras, LGBT olmanın da öğrenildiğine işaret ederek, şunları dile getiriyor: "Gey nasıl olur, nasıl olması gerekir, trans nasıl olmalıdır bunların hepsini nasıl giyindiğini biz de öğreniyoruz aslında. LGBT olmak, sistemin dışında çıkarmıyor bireyleri. Trans erkeksen çok maço olmalısındır. Yürüyüşünden, konuşmana her şeyin bellidir. Toplumsal erkekliği yeniden üreten bir şey bu. Trans kadın makyaj yapmalıdır 'daha çok kadın' olmalıdır, erkeğe hizmet etmelidir. Çünkü trans kadınlar da, kadın olmayı annelerinden öğreniyorlar. Biz bunu da alaşağı etmek istiyoruz." Barış da, "Eşcinsel erkek nasıl olur eşcinsel kadın nasıl olur da maalesef birbirimize öğrettiğimiz şeyler. Toplumda eleştirdiğimiz bütün noktaları biz de kendi içimizde bazı ilişkilerde ötekileştirebiliyoruz. Bir eşcinsel erkek ve bir trans erkeğin birlikte olabilmesinin görünmesi gerektiğini belirtiyorum. Bu direkt LGBT toplumuna yapılan bir eleştiri. Seni ötekileştiren bir topluma karşı sen de birilerini ötekileştiriyorsun en tehlikeli nokta bu" diyor. Mücadeleyi sadece heteroseksüel dünyaya karşı değil aynı zamanda LGBT toplumuna karşı da verdiklerini ifade Aras, "Ben Barış'la birlikte olduğumu söylediğimde heteroseksüel bir arkadaşım bana 'hani sen erkektin' demişti, bunu söyleyen kişi LGBT aktivizmine uzak biri; ama ben aynı cümlenin biraz daha yumuşatılmış şeklini LGBT aktivistlerinden de duydum. Sen şimdi ne oluyorsun şeklinde söylendi. Ben sadece bir insana aşık oldum. Anlaşılmayacak bir şey yok bunda" diyor. DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum